Trabzon Şarabı
19. yüzyıla dek Trabzon ve çevresinde üretilmiş tüm şarap çeşitleri için kullanılan genel bir isimlendirmedir.
Asırlar boyunca bölgenin en önemli ihraç mallarından biri olmuş, 16. yüzyıldan itibaren yaşanan yoğun dini dönüşümün etkisi ile nitelik ve nicelik olarak giderek gerileyen üretimi, 20. yüzyılın başlarında büyük ölçüde tarihe karışmıştır.
İsim
"Trabzon şarabı" tabiri, özellikle önemli bir dış ticaret emtiası olduğu 13. ila 19. yüzyıllar arasında, önce Trabzon İmparatorluğu'nun, ardından da Osmanlı döneminde Trabzon Vilayeti gibi aşağı yukarı aynı coğrafyaya tekabül eden idari yapıların topraklarının tamamına referans veren bir terimdi. Bir başka deyişle, bu isimlendirme Trabzon şehrinden ziyade, her iki dönemde de Trabzon'da ve ona bağlı bölgelerde benzer geleneksel tekniklerle üretilen şarapların tamamını ifade etmekteydi. Elbette ki bu şarapların üretildiği yörelere göre alt tür isimleri de mevcuttu. Ancak nadiren bazı kayıtlarda rastlanan [İHAMORA] ve [LEİSİ] gibi birkaç çeşit dışında bunların çoğunun ismi günümüze ulaşamamıştır. Ayrıca üretim geleneğinde birkaç nesile uzanan uzun süreli kopukluk nedeniyle, üretime ilişkin yerel teknik terimler de büyük ölçüde unutulmuştur. Trabzon şarapçılığının kadim öncülü olan Kolhis şarap üretim geleneğinde ise şarap sözcüğünün eski Kolh dillerindeki ortak isim kökü [*ĞİN]'dir ve muhtemelen bu sözcük Avrupa dillerinde "şarap" anlamında kullanılan tüm isimlerin de arkaik kökenini oluşturur.
Tarih
Orta Kolhis'in iç kesimlerine komşu bölgelerde sürdürülen arkeolojik çalışmalar, şarabın dünyada bilinen eski üretim yerinin Doğu Karadeniz havzası olabileceğine işaret etmektedir. Böylece Jacob Philipp Fallmerayer'in neredeyse iki asır önce bir iddia olarak dile getirdiği olgu, azami 8000 yıllık olduğu düşünülen bu yeni arkeolojik bulgularla daha da güçlenmiştir.[1]
Batı Kolhis sahilleri ve Trabzon çevresindeki şarap üretimine dair en eski yazılı tanıklık ise, M.Ö.400 yılında şehri ziyaret eden Zenofon'a aittir. Onun aktardığı tanıklığı göre şehrin batısında, Harşit Irmağı çevresinde yaşayan yerli kabileler oldukça sert bir şarap çeşidi tüketmektedirler. Yarı yabani yerel üzümlerden ve oldukça farklı fermantasyon teknikleri ile üretildiklerinden, Avrupalı sömürgecilerin damak tatlarına uymayan bu şaraplar, o çağlarda ve daha sonraki Roma egemenliği döneminde, muhtemelen genelde sadece Karadeniz çevresinde tüketilmiştir.
Trabzon şaraplarının bir ihraç ürünü olarak altın çağını yaşadığı süreç, çok daha geç bir zamanda, Trabzon İmparatorluğu devrinde gerçekleşmiştir. Bu dönemde ilk olarak 1290 tarihli bir Ceneviz belgesinde, Trabzon çevresinden Kırım'a sevk edilen şarap çeşitlerinden bahsedilmektedir. Oldukça sert olarak tanımlanan bu şaraplar Giresun'dan ve imparatorluğun en batıdaki eyaleti olan Limnia'dan yüklenmiştir.[2] 1292'de Trabzon'a gelen ve burada bir ay kadar kalan bir İngiliz elçilik heyeti ise, masraf listesi kayıtlarına bakılırsa, Trabzon şaraplarının sertliğinden ziyade fiyatlarının pahalı oluşundan şikayetçiymiş gibi görünürler.[3] İmparatorluk topraklarındaki şarap üretimi, özellikle 15. yüzyılın ilk yarısında zirve noktasına ulaşmıştır. Yaşamının önemli bir kısmını Timur hanedanının hizmetinde geçirmiş olan bir Alman köle, ülkesine döndükten sonra yayımladığı hatıralarında bölge ülkelerine ilişkin bilgileri sıralarken, Trabzon için de şunları aktarmıştır:
"...[Trabzon] devleti, gayet korunaklı küçük bir ülkedir. Şaraplık üzüm üretiminde başarılıdır..." [4]
Aynı dönemde, Trabzonlu şair Eugenik de kendi memleketini "her yanından şarap fışkıran üzüm bağlarıyla dolu verimli topraklar" olarak tasvir ederken,[4] 1405 yılında yolu Sürmene'den geçen yabancı bir elçi de daha sonra seyahat notlarında şunları yazmıştır:
"...[Sürmene'nin] gür ormanlarla dolu dağları vardı. Ağaçların her birini üzüm asmaları sarmıştı. Bu üzümlerden çok rağbet gören bir şarap yapıyorlarmış..." [4]
Gerçekten de Sürmene, o devirde Trabzon şarapçılığının önemli merkezlerinden biridir. Nitekim aynı yüzyılın ikinci yarısında, Osmanlı egemenliği döneminde tutulan vergi kayıtlarında da çevre köylerinin büyük çoğunluğunun ana gelir kaynağı bağcılık ve şarap üretimi olarak görünecektir. Hatta aynı çevrede bir çok yer ismi bağcılık ve şarap üretimi ile ilgili izler taşır. Örneğin o dönemden birkaç asır sonra Sürmene'nin, idari merkezinin olduğu yerden daha doğuda taşınacağı yeni mevkinin ismi de Humûrgân olacaktır ki o da Farsça'da "Şaraplar üretilen [yer]" anlamına gelmektedir.[4]
İlerleyen yıllarda özellikle boğazlardaki Osmanlı ablukasının giderek sıkılaşmasıyla, Venedikli ve Ceneviz tüccarlar tarafından getirilen Akdeniz ve Ege kaynaklı şarapların Karadeniz'e giriş maliyetlerinin artması Trabzon şarabının önünü daha da açmıştır. O süreçte Karadeniz'in Kuzey ve Batı sahilleri Trabzonlu şarap tüccarlarının egemenlik alanı haline dönüşmüş, özellikle de Moldavia ve Monkastro limanı 1410'lu yıllardan itibaren adeta Trabzonluların ticari kolonisi olmuştur. İlerleyen yıllarda bu rekabet, özellikle Cenevizlerle Trabzonlular arasındaki gerginlik ve çatışmaların ana nedenlerinden birisi olarak öne çıkmıştır. Nitekim birkaç yıl sonra patlak veren Trabzon-Ceneviz savaşı Trabzonluların yenilgisiyle sonuçlandığında Cenevizler, İmparator Aleksi (IV.)'nin savaş tazminatını şarap ve fındık olarak ödeme teklifini kabul etmişlerdir.[4]
1440'lı yıllarda da Trabzon hükümeti, bu kez hem Venediklilerle hem Cenevizlerle, şarap ticaretindeki rekabet nedeniyle yeniden tırmanan gerginlikler yaşamaya başlamıştır. Haksız rekabete konu olmakla suçlanan Trabzon şarabı sebebiyle karşılıklı ambargo ve savaş tehditleri gündeme gelmiştir. 1449 yılında sorunların nihai çözümüne yönelik olarak Cenova'da yürütülen ve Trabzon İmparatorluğu'nu diplomat Ğeorgi Amiruç'un temsil ettiği müzakerelerde de kalıcı uzlaşmaya varılamamıştır.[4]
Trabzon şarapçılığı, Trabzon İmparatorluğu sonrası, erken Osmanlı döneminde de uzun bir süre bölgenin en önemli gelir kaynaklarından biri olmaya devam etmiş gibi görünse de ilerleyen asırlarda, tâbi olunan yeni resmî dinin şaraba yönelik ağır cezai hükümleri ağır basmaya başlamıştır. Dolayısıyla bu alandaki üretim altyapısı yıldan yıla büyük ölçüde körelmiş, daha ziyade şıra, pekmez gibi ürünlere kanalize edilmiştir. Nitekim 19. yüzyılda, Osmanlı yönetimi altındaki Trabzon’u ziyaret eden bir İngiliz seyyah, bölgede yetişen üzümlerin mükemmel olduğunu belirtmiş, ancak buna rağmen şarapların, üreticilerinin cehaletinden dolayı yetersiz kaldığı tespitinde bulunmuştur. Fakat yine de bir tüccarın kendi mahzeni için özel olarak ürettiği bir Trabzon şarabından tatma fırsatı elde ettiğini, onun kalitesini ve kuvvetini ise Toskana’nın kırmızı şarapları seviyesinde kusursuz bulduğunu ifade etmiştir.[4]
20. yüzyılın ilk çeyreği ise Trabzon şarabı için kapanış sahnesidir. İslam dininin cezai hükümlerinden muaf oldukları için şarap üretimine devam edebilen Ortodoks Hristiyan azınlığın da bölgeden ayrılmasıyla, binlerce yıllık Trabzon şarapçılığı tamamen sona ermiş ve tarihe karışmıştır.
Kaynakça
- ↑ Ilana Strauss (2017) "Newly Discovered 8,000-year-old Wine Breaks Archaeological Record"
- ↑ Michel Balard (1973) "Les actes de Caffa du notaire Lamberto de Sambuceto 1289-1290" s.120-121
- ↑ Ahmet Mican Zehiroğlu (2016) "Trabzon İmparatorluğu (2. Cilt)" s.90-99
- ↑ 4,0 4,1 4,2 4,3 4,4 4,5 4,6 Ahmet Mican Zehiroğlu (2018) "Trabzon İmparatorluğu (3. Cilt)" s.98-106, 112-118, 134-144, 243-247, 270-275