"Necati Lugal" sayfasının sürümleri arasındaki fark
(→Hayatı) |
|||
12. satır: | 12. satır: | ||
Çocukluk ve ilk gençlik yılları boyunca, özellikle babası tarafından din eğitimine yönlendirildi. Hatta ilerleyen yıllarda yine aynı amaçla onun tarafından Hicaz'a hacca götürüldü. Ancak kendisi bu yönde aldığı medrese dersleri vesilesiyle öğrendiği Arapça ve Farsça'nın edebi yönüyle daha çok ilgiliydi. '''1903''' yılından itibaren özel okullarda din dersleri vermeye başladı. Bir süre sonra, Farsça'ya yönelik ilgisi ve hakimiyeti, onun Askeri okullarda Farsça dili ve edebiyatı öğretmeni olarak görev almasını sağladı.<ref>Faruk Sümer (1964) "Prof. Necati Lugal", Belleten, XXVIII/II0 s.305-309 </ref> | Çocukluk ve ilk gençlik yılları boyunca, özellikle babası tarafından din eğitimine yönlendirildi. Hatta ilerleyen yıllarda yine aynı amaçla onun tarafından Hicaz'a hacca götürüldü. Ancak kendisi bu yönde aldığı medrese dersleri vesilesiyle öğrendiği Arapça ve Farsça'nın edebi yönüyle daha çok ilgiliydi. '''1903''' yılından itibaren özel okullarda din dersleri vermeye başladı. Bir süre sonra, Farsça'ya yönelik ilgisi ve hakimiyeti, onun Askeri okullarda Farsça dili ve edebiyatı öğretmeni olarak görev almasını sağladı.<ref>Faruk Sümer (1964) "Prof. Necati Lugal", Belleten, XXVIII/II0 s.305-309 </ref> | ||
− | '''1917'''’de Harbiye Nezâreti tarafından açılan bir sınavı kazanarak, Almanya’daki Türkiyeli öğrencilere Türkçe ve Din dersi öğretmeni olarak tayin edildi ve ilk görev yeri olan Postdam’a gitti. Orada özellikle Arapça ve Farsça dillerindeki sıradışı hakimiyeti, kısa sürede dilbilimci akademisyenlerin dikkatini çekti. 1. Dünya Savaşı’nın ardından Hamburg Üniversitesi Şarkiyat Enstitüsü’den davet aldı<ref>Faruk Sümer (1968) "Hocamızın Hayatı ve Eserleri" s.13-16 | + | '''1917'''’de Harbiye Nezâreti tarafından açılan bir sınavı kazanarak, Almanya’daki Türkiyeli öğrencilere Türkçe ve Din dersi öğretmeni olarak tayin edildi ve ilk görev yeri olan Postdam’a gitti. Orada özellikle Arapça ve Farsça dillerindeki sıradışı hakimiyeti, kısa sürede dilbilimci akademisyenlerin dikkatini çekti. 1. Dünya Savaşı’nın ardından Hamburg Üniversitesi Şarkiyat Enstitüsü’den davet aldı<ref>Faruk Sümer (1968) "Hocamızın Hayatı ve Eserleri" s.13-16</ref> ve '''Mart 1919''''da orada asistan olarak çalışmaya başladı. '''1921''' yılında aynı enstitüde Türkçe, Farsça dilleri ve edebiyatları okutmanlığına getirildi. Aralıksız 18 yıl süren bu görevi sırasında Klasik Farsça'nın yanı sıra Pakistan ve Afganistan dilleri üzerinde de çalıştı. İkinci dünya savaşının başlaması üzerinde '''Eylül 1939''''da Almanya'yı terk etti ve Türkiye'ye döndü. |
'''1943''' yılında [[Hasan Âli Yücel]]’in özel talimatıyla Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Klasik Şark Dilleri Kürsüsü profesörlüğüne tayin edildi. Bu görevinde geçen süre onun bilimsel üretkenliğinin en verimli olduğu yıllar oldu. Birçok Klasik dönem Farsça eseri Türkçeye kazandırdı. Bu çalışmalarında özellikle tercümesi çok zor görülen ve daha önce hiçbir modern dile çevrilmemiş eserlere odaklandı. Hatta o güne dek modern dillere tam olarak çevrilmesinin mümkün olamayacağı öne sürülen Firdevsî'ni "Şahnâme" isimli eserini de altı cilt olarak Türkçeye çevirdi ve '''1945''' yılında ilk dört cildini yayımladı. Bu çevirisi, onun hem Klasik Farsçaya hem de Türkçeye edebi hakimiyetini ortaya koyduğu başyapıtı olarak kabul edildi. | '''1943''' yılında [[Hasan Âli Yücel]]’in özel talimatıyla Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Klasik Şark Dilleri Kürsüsü profesörlüğüne tayin edildi. Bu görevinde geçen süre onun bilimsel üretkenliğinin en verimli olduğu yıllar oldu. Birçok Klasik dönem Farsça eseri Türkçeye kazandırdı. Bu çalışmalarında özellikle tercümesi çok zor görülen ve daha önce hiçbir modern dile çevrilmemiş eserlere odaklandı. Hatta o güne dek modern dillere tam olarak çevrilmesinin mümkün olamayacağı öne sürülen Firdevsî'ni "Şahnâme" isimli eserini de altı cilt olarak Türkçeye çevirdi ve '''1945''' yılında ilk dört cildini yayımladı. Bu çevirisi, onun hem Klasik Farsçaya hem de Türkçeye edebi hakimiyetini ortaya koyduğu başyapıtı olarak kabul edildi. |
15.08, 9 Şubat 2022 tarihindeki hâli
Necati Lugal (1881-1964) Trabzon asıllı dilbilimci ve eğitimcidir.
Klasik Farsça dili ve edebiyatının 20. yüzyıldaki en önemli uzmanlarından biri olarak kabul edilir.
İsmi
Soyadı kanunu ile aldığı soyadı "Lugal", Sümerce'de "Büyük Adam" anlamına gelir.
Hayatı
Trabzonlu Çizmecioğlu sülalesine mensup bir ailenin çocuğu olarak 2 Nisan 1881'de İstanbul'da doğdu.
Çocukluk ve ilk gençlik yılları boyunca, özellikle babası tarafından din eğitimine yönlendirildi. Hatta ilerleyen yıllarda yine aynı amaçla onun tarafından Hicaz'a hacca götürüldü. Ancak kendisi bu yönde aldığı medrese dersleri vesilesiyle öğrendiği Arapça ve Farsça'nın edebi yönüyle daha çok ilgiliydi. 1903 yılından itibaren özel okullarda din dersleri vermeye başladı. Bir süre sonra, Farsça'ya yönelik ilgisi ve hakimiyeti, onun Askeri okullarda Farsça dili ve edebiyatı öğretmeni olarak görev almasını sağladı.[1]
1917’de Harbiye Nezâreti tarafından açılan bir sınavı kazanarak, Almanya’daki Türkiyeli öğrencilere Türkçe ve Din dersi öğretmeni olarak tayin edildi ve ilk görev yeri olan Postdam’a gitti. Orada özellikle Arapça ve Farsça dillerindeki sıradışı hakimiyeti, kısa sürede dilbilimci akademisyenlerin dikkatini çekti. 1. Dünya Savaşı’nın ardından Hamburg Üniversitesi Şarkiyat Enstitüsü’den davet aldı[2] ve Mart 1919'da orada asistan olarak çalışmaya başladı. 1921 yılında aynı enstitüde Türkçe, Farsça dilleri ve edebiyatları okutmanlığına getirildi. Aralıksız 18 yıl süren bu görevi sırasında Klasik Farsça'nın yanı sıra Pakistan ve Afganistan dilleri üzerinde de çalıştı. İkinci dünya savaşının başlaması üzerinde Eylül 1939'da Almanya'yı terk etti ve Türkiye'ye döndü.
1943 yılında Hasan Âli Yücel’in özel talimatıyla Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Klasik Şark Dilleri Kürsüsü profesörlüğüne tayin edildi. Bu görevinde geçen süre onun bilimsel üretkenliğinin en verimli olduğu yıllar oldu. Birçok Klasik dönem Farsça eseri Türkçeye kazandırdı. Bu çalışmalarında özellikle tercümesi çok zor görülen ve daha önce hiçbir modern dile çevrilmemiş eserlere odaklandı. Hatta o güne dek modern dillere tam olarak çevrilmesinin mümkün olamayacağı öne sürülen Firdevsî'ni "Şahnâme" isimli eserini de altı cilt olarak Türkçeye çevirdi ve 1945 yılında ilk dört cildini yayımladı. Bu çevirisi, onun hem Klasik Farsçaya hem de Türkçeye edebi hakimiyetini ortaya koyduğu başyapıtı olarak kabul edildi.
1950 sonrası iyice belirginleşen akademik dönüşümden o da etkilendi. 1952 yılında, daha önce Hasan Âli Yücel tarafından göreve getirilmiş diğer tüm isimler gibi o da emekliye sevk edildi. Bir süre sonra da Almanya'ya gitti. 1956 yılından itibaren üç yıl boyunca Bonn ve Frankfurt üniversitelerinde misafir profesör olarak çalıştı. Ardından Türkiye’ye döndü ve 27 Mayıs 1960 sonrasında Türkiye'deki akademik kariyerine kaldığı yerden devam etme imkanı elde etti. Aynı sene içinde Ankara Üniversitesi'nde "Klasik Türkçe Metinler Kürsüsü" başkanlığına getirildi. Ölene kadar da bu görevini sürdürdü.
23 Mart 1964 tarihinde, 83 yaşındayken hayatını kaybetti.
Eserleri
- Des türkischen Dichters Fuzûlî Poëm "Laylâ-Meǧnun" und die gereimte Erzählung "Benk u Bǎde" (1943)