"Mualla Eyüboğlu" sayfasının sürümleri arasındaki fark

Okune sitesinden
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla
 
(Aynı kullanıcının aradaki diğer 31 değişikliği gösterilmiyor)
1. satır: 1. satır:
[[Dosya:Mualla-Eyüboğlu.jpg|400px|thumb|Mualla Eyüboğlu]]
+
[[Dosya:Mualla-Eyüboğlu-1942.jpg|400px|thumb|Mualla Eyüboğlu (1942)]]
Mualla Eyüboğlu (1919-2009) [[Maçka]] asıllı mimardır.
+
Mualla Eyüboğlu (1919-2009) [[Trabzon]], [[Maçka]] asıllı mimar ve eğitimcidir.
 
 
  
 +
Köy Enstitüleri'nin hayata geçirilmesinde ve inşasında büyük emekler sarf ederek, Anadolu'da proje başında fiilen çalışan ilk kadın mimar olarak tarihe geçmiş, ardından aynı projede eğitimci olarak da görev yapmıştır.
  
 
==İsim==
 
==İsim==
[[Maçka]]'nin çevresinde yerleşik olan '''Eyüboğlu''' sülalesine mensuptur.
+
[[Maçka]] çevresinde yerleşik olan '''Eyüboğlu''' sülalesine mensuptur.
  
 
==Hayatı==
 
==Hayatı==
'''13 Mart 1919''' tarihinde  
+
'''13 Mart 1919''' tarihinde, babasının mutasarrıf olarak görev yaptığı Aziziye'de doğdu.
  
İlk ve Orta öğrenimini İstanbul'a yerleşen ailesinin yanında tamamladı. '''1911''' yılında Edirne Muallim Mektebine yazıldı. Sosyalist ve Marksist fikirlerle ilk kez bu okul çevresinde tanıştı. '''1914''' yılındaki mezuniyetini takiben ve henüz daha büyük savaş patlamamış iken, Karadeniz limanları arasında ticaret yapan yakınlarının vasıtasıyla Romanya ve Rusya'yı kapsayan bir seyahate çıktı. Özellikle Rusya'da en keskin sınıf çelişkilerini ve sınıfsal mücadelenin ilk işaretlerini, birkaç sene içinde gerçekleşecek devrimin beşiğinde, yerinde gözlemleme şansı buldu. Ufkunu açan bu yolculuk sonrası Marksizm fikrini tamamen benimsemiş durumdaydı. Savaş başladıktan bir süre sonra,  '''1915''' yılı içinde askere alındı ve Hicaz cephesine gönderildi. '''1917''' yılında İngilizlere tutsak düşerek, Mısır'da İskenderiye yakınlarındaki esir kampına gönderildi. Orada kamp içinde dağıtılmak üzere çıkardığı gazetelerde, "Halit Rıfkı" imzasıyla siyasi düşüncelerini yansıttığı ilk makalelerini yayımladı. Rusya'da gerçekleşen Bolşevik devrimi ile ilgili gelişmelere dair kendi Bilimsel-Marksist bakışıyla, pratik açıdan olumlu ama teorik açıdan temkinli değerlendirmeler yapıyordu. Onlardan biri olan '''14 Nisan 1919''' tarihli bir makalesinde ise şunları yazıyordu: <ref>Tuba Çandar (2003) "Hitit Güneşi Mualla Eyüboğlu Anhegger"</ref>
+
'''1923''''de babası milletvekili seçilince ailesi [[Trabzon]]'a döndü. Kendisi de ilkokulu orada bitirdi. Ardından İstanbul Kız Lisesi'nde orta öğrenimini tamamladı. '''1938''' yılında İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi'nın Mimarlık bölümüne yazıldı. '''1942''' yılında Mimar olarak mezun olur olmaz, Ankara'ya, ağabeyi [[Sabahattin Eyüboğlu]]'nun yanına gitti. Aynı sene içinde, [[Hasan Ali Yücel]]'in hayata geçirdiği Köy Enstitüleri projesine dahil oldu. Seneler sonra kendisiyle yapılan bir söyleşide, Köy Enstitüleri çalışmasında görev alışını ve o sürecin üzerinde bıraktığı etkileri şu şekilde anlatacaktı:  
  
 
<blockquote>
 
<blockquote>
''"...Mezun olduğum zaman mutlaka Anadolu'da çalışmak istiyordum. Annem de her zaman diyor ki 'Aman uşaklarım elinizden geldiğince köylücükleri okutun'. Hepimiz onun için hoca olduk. Ben de Anadolu'da öğretmen olarak çalışmak istedim. Fakat o zaman Anadolu'da mimar tabiri dahi yok. Nerede çalışacağım? O zaman Sabahattin ağabeyim Talim Terbiye Kurulu azası. Ben annemden bir hafta ağabeyime gidiyorum diye izin aldım. Ankara'ya gittim. İlk Tedrisat Umum Müdürü Tonguç beni Hasanoğlan Köy Enstitüsü Yapı Kolu Başkanı tayin etti. Ağabeyimle Hasanoğlan'a gittik. Köy Enstitüleri'ne bir şey öğretemedim ama Yapı Kolu başkanıyken talebeden çok şey öğrendim. Köy Enstitüleri'ne mimar olmanın öğretici tarafı şu oldu: Herkesten kendi yaşadığı evin planını yapmasını istedim. İşte o zaman Anadolu'daki 40 bin köyün daha prehistoryada yaşadığını gördüm ve bu beni daha çok heyecanlandırdı..."''  
+
''"...Akademi’den yüksek mimar olarak yeni mezun olmuşum. Annemden izin alıp bir haftalığına Sabahattin ağabeyimi ziyarete Ankara’ya gidiyorum. Hiç unutmam bir cumartesi günüydü. Ağabeyim daha Ankara’ya varır varmaz, o gün İsmail Hakkı Tonguç’la tanıştırıyor beni. O da o an tayinimi yapıyor Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’ne, Yapı Kolu başkanı olarak... Babam çok memnundu, köylerde çalışacağım, memlekete hizmet edeceğim diye. Annem de her zaman 'Aman uşaklarım elinizden geldiği kadar köylücükleri okutun!' diyerek büyütmüş bizleri. Sabahattin Ağabeyim de Ankara’da bu projeye gönül vermişlerin başlarında geliyor... Ağabeyimle Hasanoğlan'a gittik. Köy Enstitüleri'ne bir şey öğretemedim ama Yapı Kolu başkanıyken talebeden çok şey öğrendim. Köy Enstitüleri'ne mimar olmanın öğretici tarafı şu oldu: Herkesten kendi yaşadığı evin planını yapmasını istedim. İşte o zaman Anadolu'daki 40 bin köyün daha prehistoryada yaşadığını gördüm ve bu beni daha çok heyecanlandırdı..."'' <ref>Tuba Çandar (2003) "Hitit Güneşi Mualla Eyüboğlu Anhegger"</ref>
</blockquote>
+
</blockquote>  
 +
[[Dosya:Mualla-Eyüboğlu-1945.jpg|400px|thumb|Mualla Eyüboğlu (1945)]]
 +
Ağabeyi [[Sabahattin Eyüboğlu]] da dahil olmak üzere, projenin beyin takımı olan ekip, onun masa başında çizim yapmasını değil, bizzat projelerin başında ve içinde olmasını özellikle istemişti. Muhtemelen ondan asıl beklenen, köylerde cehaletin pençesindeki kız çocuklarına rol model olması, onlara kendisini gösterek özgüven aşılamasıydı. Gerçekten de öyle olacak ve sonraki yıllarda Anadolu'nun dört bir köşesindeki köylerde, "Mimar Mualla Hanım" olarak nam salacaktı. 
  
+
O süreçte yardımcıları olan iki Macar ustayla beraber Eskişehir, Aydın, Kayseri ve Erzurum gibi illerde Köy Enstitüleri'nin kurulabilmesi için arazi seçip binalar inşa etti. Doğduğu Aziziye kasabasına da giderek orada Aziziye Köy Enstitüsü'nü kurup açılışını gerçekleştirdi. Beş yıl içinde toplam 21 Köy Enstitüsü'nün kuruluşunda aktif rol aldı. Tüm bu çalışmaları dışında, asli görev yeri olan Hasanoğlan Köy Enstitüsü'ne de fırsat buldukça dönerek eğitimci olarak derslere giriyor; Mimarlık Bilgisi, Zirai Yapıcılık, Teknik Resim, İç Süslemeciliği, Sanat ve Uygarlık Tarihi, İşlik ve Seminer Çalışmaları dersleri veriyordu. Bu eğitimlerin bir kısmı teorik iken bir kısmı uygulamalı olarak gerçekleştiriliyordu. Eyuboğlu, ailesine yazdığı mektuplarda Anadolu’ya ilişkin gözlemlerini de hiç sakınmadan açıklıkla dile getirmekteydi. Örneğin Erzurum Pulur Köy Enstitüsü’ndeki çalışmaları sırasında babası Rahmi Bey’e şunları yazmıştı:
  
Özelikle bu son makalesinin yankıları Moskova'ya kadar ulaşmış ve '''14 Ekim 1920''' tarihli Pravda gazetesinde bir çevirisi bile yayımlanmıştı. Aslında o sene, Trabzon'da Bolşeviklerin en faal olduğu dönemdi. Şehirde, Anadolu'nun ilk Marksist gazetesi olan [[Eş]], aynı sene içinde yayım hayatına girmiş, özellikle matbaa ve liman işçileri arasında komünist örgütlenmeler başlamıştı. Hatta aynı sıralarda Bakü'de [[Komintern]] tarafından toplanan Doğu Halkları Kurultayı'na, Anadolu'dan en kalabalık katılım da Trabzon'dan gerçekleşmişti. Ancak Rıfkı Kulaç'ın yazıları dışında, bu faaliyetlerden herhangi birine dahil olduğuna veya katkıda bulunduğuna dair bir iz yoktu.  
+
<blockquote>
 +
''"...Babacığım, enstitü müdürüyle Hasankale ve Aşkale köylerini gezdik. Bu köyler şimdiye kadar gördüklerimden pek başka. Halis Türk köylerini görmek burada  mümkün oldu. Köylerimiz de şehirlerimiz gibi öyle büyük tezatlarla dolu ki. Bir evde kuzu dolması, diğerinde yalnız karpuz kabuğu yeniyor. Köylüler Orta Anadolu köylülerine nispetle çok çok fazla misafirperver. Köye kamyon çıkamadığı için 7 km yürüyerek gittik. Köylü çocuklara vermek üzere kalem ve sabun almıştım. Köyde o kadar çok çocuk bizi karşıladı ki, kalem sabun bir işe yaramadı. Her köyde olduğu gibi çocuklardan sonra kadınlar etrafımızı sardı. Yanımda bir de yüksek kısım talebelerinden Saliha var. Bizi nasıl sarılıp sarılıp öpüyorlar görseniz. 'Bizi siz okutun. Ne iyi canlar varmış!' diye biri bırakıp biri kucaklıyor... Köylerden kalan intiba: Sefalet, cehalet, harp korkusu, hükümet korkusu, şikayete başlamış bir mütegallibeler sınıfı... Biz yolcu, onlar hancı..."'' <ref>Zarife Sakarya (2010) "Mualla Eyuboğlu ve Köy Enstitüleri" s.6</ref>
 +
</blockquote>
  
Bu arada '''28 Ocak 1921''''de [[Mustafa Suphi]] ve ekibinin, Ankara hükümetinin emriyle [[Karadeniz]]'de infaz edilmesiyle, şehirde rüzgarlar birden aksi yöne dönmüştü. Kendisi de can güvenliğinden endişe duymuş olacak ki birkaç hafta içinde şehri terk etti ve İstanbul'a geçti. Orada Fransızca dersleri vererek geçimini sağlamaya çalıştı. Siyasi yazılarına bir süre ara verdi. Aynı yılın sonuna doğru deniz yolu ile önce [[Batum]]'a, oradan da Tiflis'te yerleşik olan akrabalarının yanına gitti. '''Kasım 1922''''de Moskova'da çıkan ''Kızıl Şark'' isimli derginin ilk sayısında "Saltanat Etrafında" isimli makalesi yayımlandı. '''1923''' yılında Moskova'ya geçti, KUTV Üniversitesinde Türkçe öğretmeni olarak görev yapmaya başladı. İki yıl sonra, Türkiye'den TKP'nin eğitim için gönderdiği gençlerden biri olan henüz 20 yaşındaki Sürmeneli hemşehrisi [[Zeki Baştımar]] da o günlerde onun oradaki öğrencilerinden biri olacaktı. Öte yandan [[Lenin]]'in ölümü ve sonrasında yaşanan gelişmelerle Bolşevik devriminin artık fiilen sona erdiğini, yeni bir sürecin başlamakta olduğunu muhtemelen fark eden Rıfkı Kulaç, Türkiye'ye dönmenin yollarını aramaya başlamıştı.  
+
Bu arada '''1946''' yılında [[Hasan Ali Yücel]]'in istifa etmesinin ardından, Ankara'da Köy Enstitüleri'ne yönelik siyasi baskılar da giderek artmaktaydı. O ortamda projenin geleceği belirsizliğe doğru sürüklenirken, Eyüboğlu Anadolu'nun tozlu yollarını arşınlamayı inatla sürdürüyordu. Ancak beşinci senesini doldururken o da pes etmek zorunda kaldı. '''1947''''de Ortaklar Köy Ensitüsünde görevli iken geçirdiği zehirli sıtma dolayısıyla köy enstitülerindeki görevini bıraktı ve İstanbul'a döndü. Devlet Güzel Sanatlar Akademisinde asistan olarak çalışmaya başladı.  
 +
[[Dosya:Mualla-Eyüboğlu.jpg|400px|thumb|Mualla Eyüboğlu (1978)]]
 +
Sonraki yıllarında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde Yüksek Şehircilik ve Tasarı Geometrisi kürsülerinde asistanlık görevlerinde bulundu. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu'nda raportör olarak görev aldı. Alman ve Fransız arkeoloji heyetlerinin Efes ve Yazılıkaya kazılarına refakat etti. Barbaros Hayreddin Paşa Türbesi, Süleymaniye Külliyesi, Siyavuşpaşa Köşkü, Rumeli Hisarı ve Topkapı Sarayı'nın restorasyon projelerinde görev aldı. '''1958''''de, o yıllarda tanışmış olduğu Alman tarihçi Robert Anhegger ile evlendi. '''1969''' yılında eşiyle beraber Amsterdam'a gitti ve beş yıl orada kalarak radyo ve üniversitelerde konferanslar verdi. Ardından Türkiye'ye geri döndü ve İstanbul'a yerleşti.
  
Nihayet '''Ağustos 1926''''da Trabzon'a döndü. Bir süre sonra orada [[Yeni Yol]] isimli gazetenin önce genel müdürü, ardından başyazarı ve ortağı oldu. O yıllardan itibaren başını belaya sokacak yazılar yazmaktan olabildiğince uzak durdu. Hükümetin gericilikle mücadelesini, ilerlemeci, aydınlanmacı modernleşme çabalarını destekledi. '''1928''''de mali sorunlar nedeniyle gazete sahipliği sonra erdi. '''1930''''lu yıllardan itibaren Komünistler üzerindeki baskıların yoğunlaşmasıyla, kendisi de sürekli olarak yakından izlenen isimler arasında yer aldı. Ancak partili veya örgütlü olduğuna dair herhangi bir emare görülmediği için, tutuklamaya maruz kalmadı. 
+
'''2008''' yılında, ölümünden bir sene önce Mimarlar Odası tarafından "Mimarlığa Katkı Dalı" Başarı Ödülü ile onurlandırıldı.
 
+
'''1936''' yılında ilk ve tek basılı edebi eseri olan "Milletleşen Adam" romanını yayımladı. Bu romanında, ülkenin bağımsızlık mücadelesini ve idari dönüşümünü eleştirel bir gözle yorumladı.
+
'''16 Ağustos 2009''' tarihinde İstanbul'da, 90 yaşında öldü.
 
 
'''1947''''den itibaren ayyuka çıkan Komünist cadı avı döneminde, giderek alenileşen polis takibi nedeniyle iyice kabuğuna çekildi, aynı zamanda sosyal hayattan da dışlanmaya başladı. Trabzon Halkevi tarafından çıkarılan [[İnan]] dergisinde arada bir çıkan "zararsız" yazılarının dışında, günleri Şehir Kulübü ile evi arasında geçmeye başladı. Buna rağmen, devletin gözünde ne denli tehlikeli ise, Trabzon'da o dönemde çok sayıda mevcut olan dış temsilcilikler nezdinde de o denli itibar sahibi bir entelektüeldi. Fransızca, Rusça ve Farsça dahil birkaç dile hakimiyetiyle; kültür, sanat ve uluslararası siyaset konularındaki muazzam genel kültürü ile Rıfkı Kulaç, şehirdeki konsoloslukların resepsiyonlarında her zaman vazgeçilmez davetliler arasında yer alırdı.
 
 
 
'''16 Ağustos 2009''' tarihinde [[İstanbul]]'da, 90 yaşında öldü.
 
  
 
==Eserleri==
 
==Eserleri==
 
+
*'''İnceleme:'''
 
*Topkapı Sarayı'nda Padişah Evi (Harem) (1986 İstanbul)
 
*Topkapı Sarayı'nda Padişah Evi (Harem) (1986 İstanbul)
  

02.50, 2 Aralık 2023 itibarı ile sayfanın şu anki hâli

Mualla Eyüboğlu (1942)

Mualla Eyüboğlu (1919-2009) Trabzon, Maçka asıllı mimar ve eğitimcidir.

Köy Enstitüleri'nin hayata geçirilmesinde ve inşasında büyük emekler sarf ederek, Anadolu'da proje başında fiilen çalışan ilk kadın mimar olarak tarihe geçmiş, ardından aynı projede eğitimci olarak da görev yapmıştır.

İsim

Maçka çevresinde yerleşik olan Eyüboğlu sülalesine mensuptur.

Hayatı

13 Mart 1919 tarihinde, babasının mutasarrıf olarak görev yaptığı Aziziye'de doğdu.

1923'de babası milletvekili seçilince ailesi Trabzon'a döndü. Kendisi de ilkokulu orada bitirdi. Ardından İstanbul Kız Lisesi'nde orta öğrenimini tamamladı. 1938 yılında İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi'nın Mimarlık bölümüne yazıldı. 1942 yılında Mimar olarak mezun olur olmaz, Ankara'ya, ağabeyi Sabahattin Eyüboğlu'nun yanına gitti. Aynı sene içinde, Hasan Ali Yücel'in hayata geçirdiği Köy Enstitüleri projesine dahil oldu. Seneler sonra kendisiyle yapılan bir söyleşide, Köy Enstitüleri çalışmasında görev alışını ve o sürecin üzerinde bıraktığı etkileri şu şekilde anlatacaktı:

"...Akademi’den yüksek mimar olarak yeni mezun olmuşum. Annemden izin alıp bir haftalığına Sabahattin ağabeyimi ziyarete Ankara’ya gidiyorum. Hiç unutmam bir cumartesi günüydü. Ağabeyim daha Ankara’ya varır varmaz, o gün İsmail Hakkı Tonguç’la tanıştırıyor beni. O da o an tayinimi yapıyor Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’ne, Yapı Kolu başkanı olarak... Babam çok memnundu, köylerde çalışacağım, memlekete hizmet edeceğim diye. Annem de her zaman 'Aman uşaklarım elinizden geldiği kadar köylücükleri okutun!' diyerek büyütmüş bizleri. Sabahattin Ağabeyim de Ankara’da bu projeye gönül vermişlerin başlarında geliyor... Ağabeyimle Hasanoğlan'a gittik. Köy Enstitüleri'ne bir şey öğretemedim ama Yapı Kolu başkanıyken talebeden çok şey öğrendim. Köy Enstitüleri'ne mimar olmanın öğretici tarafı şu oldu: Herkesten kendi yaşadığı evin planını yapmasını istedim. İşte o zaman Anadolu'daki 40 bin köyün daha prehistoryada yaşadığını gördüm ve bu beni daha çok heyecanlandırdı..." [1]

Mualla Eyüboğlu (1945)

Ağabeyi Sabahattin Eyüboğlu da dahil olmak üzere, projenin beyin takımı olan ekip, onun masa başında çizim yapmasını değil, bizzat projelerin başında ve içinde olmasını özellikle istemişti. Muhtemelen ondan asıl beklenen, köylerde cehaletin pençesindeki kız çocuklarına rol model olması, onlara kendisini gösterek özgüven aşılamasıydı. Gerçekten de öyle olacak ve sonraki yıllarda Anadolu'nun dört bir köşesindeki köylerde, "Mimar Mualla Hanım" olarak nam salacaktı.

O süreçte yardımcıları olan iki Macar ustayla beraber Eskişehir, Aydın, Kayseri ve Erzurum gibi illerde Köy Enstitüleri'nin kurulabilmesi için arazi seçip binalar inşa etti. Doğduğu Aziziye kasabasına da giderek orada Aziziye Köy Enstitüsü'nü kurup açılışını gerçekleştirdi. Beş yıl içinde toplam 21 Köy Enstitüsü'nün kuruluşunda aktif rol aldı. Tüm bu çalışmaları dışında, asli görev yeri olan Hasanoğlan Köy Enstitüsü'ne de fırsat buldukça dönerek eğitimci olarak derslere giriyor; Mimarlık Bilgisi, Zirai Yapıcılık, Teknik Resim, İç Süslemeciliği, Sanat ve Uygarlık Tarihi, İşlik ve Seminer Çalışmaları dersleri veriyordu. Bu eğitimlerin bir kısmı teorik iken bir kısmı uygulamalı olarak gerçekleştiriliyordu. Eyuboğlu, ailesine yazdığı mektuplarda Anadolu’ya ilişkin gözlemlerini de hiç sakınmadan açıklıkla dile getirmekteydi. Örneğin Erzurum Pulur Köy Enstitüsü’ndeki çalışmaları sırasında babası Rahmi Bey’e şunları yazmıştı:

"...Babacığım, enstitü müdürüyle Hasankale ve Aşkale köylerini gezdik. Bu köyler şimdiye kadar gördüklerimden pek başka. Halis Türk köylerini görmek burada mümkün oldu. Köylerimiz de şehirlerimiz gibi öyle büyük tezatlarla dolu ki. Bir evde kuzu dolması, diğerinde yalnız karpuz kabuğu yeniyor. Köylüler Orta Anadolu köylülerine nispetle çok çok fazla misafirperver. Köye kamyon çıkamadığı için 7 km yürüyerek gittik. Köylü çocuklara vermek üzere kalem ve sabun almıştım. Köyde o kadar çok çocuk bizi karşıladı ki, kalem sabun bir işe yaramadı. Her köyde olduğu gibi çocuklardan sonra kadınlar etrafımızı sardı. Yanımda bir de yüksek kısım talebelerinden Saliha var. Bizi nasıl sarılıp sarılıp öpüyorlar görseniz. 'Bizi siz okutun. Ne iyi canlar varmış!' diye biri bırakıp biri kucaklıyor... Köylerden kalan intiba: Sefalet, cehalet, harp korkusu, hükümet korkusu, şikayete başlamış bir mütegallibeler sınıfı... Biz yolcu, onlar hancı..." [2]

Bu arada 1946 yılında Hasan Ali Yücel'in istifa etmesinin ardından, Ankara'da Köy Enstitüleri'ne yönelik siyasi baskılar da giderek artmaktaydı. O ortamda projenin geleceği belirsizliğe doğru sürüklenirken, Eyüboğlu Anadolu'nun tozlu yollarını arşınlamayı inatla sürdürüyordu. Ancak beşinci senesini doldururken o da pes etmek zorunda kaldı. 1947'de Ortaklar Köy Ensitüsünde görevli iken geçirdiği zehirli sıtma dolayısıyla köy enstitülerindeki görevini bıraktı ve İstanbul'a döndü. Devlet Güzel Sanatlar Akademisinde asistan olarak çalışmaya başladı.

Mualla Eyüboğlu (1978)

Sonraki yıllarında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde Yüksek Şehircilik ve Tasarı Geometrisi kürsülerinde asistanlık görevlerinde bulundu. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu'nda raportör olarak görev aldı. Alman ve Fransız arkeoloji heyetlerinin Efes ve Yazılıkaya kazılarına refakat etti. Barbaros Hayreddin Paşa Türbesi, Süleymaniye Külliyesi, Siyavuşpaşa Köşkü, Rumeli Hisarı ve Topkapı Sarayı'nın restorasyon projelerinde görev aldı. 1958'de, o yıllarda tanışmış olduğu Alman tarihçi Robert Anhegger ile evlendi. 1969 yılında eşiyle beraber Amsterdam'a gitti ve beş yıl orada kalarak radyo ve üniversitelerde konferanslar verdi. Ardından Türkiye'ye geri döndü ve İstanbul'a yerleşti.

2008 yılında, ölümünden bir sene önce Mimarlar Odası tarafından "Mimarlığa Katkı Dalı" Başarı Ödülü ile onurlandırıldı.

16 Ağustos 2009 tarihinde İstanbul'da, 90 yaşında öldü.

Eserleri

  • İnceleme:
  • Topkapı Sarayı'nda Padişah Evi (Harem) (1986 İstanbul)

Kaynakça

  1. Tuba Çandar (2003) "Hitit Güneşi Mualla Eyüboğlu Anhegger"
  2. Zarife Sakarya (2010) "Mualla Eyuboğlu ve Köy Enstitüleri" s.6