Ogene
Ogene, Of kasabasının 50 km güneyinde ve Şerah Gölü'nün batısında yer alan bir beldedir.
İsim
Kolh dillerinde "barındırıcı isim" formu olan [O-...-E] kalıbı ile uyumludur. Kök kısmı *GEN (Farklı lehçelerde: *CEN) Kolh dillerinde "Buzak" anlamına gelir. Dolayısıyla [O+ GEN +E]; bölgedeki arkaik yaşam biçiminde aynı zamanda bir açıdan yerleşik köyün kendisini de ifade edebilecek "Buzakların barındırıldığı yer" anlamına gelir. (Zira eski zamanlarda yaylalarda yerleşik korunaklı ahırlar veya ağıllar yoktu. Bu nedenle yaylaya çıkış zamanına yakın doğan buzaklar, geride köyde bırakılırlardı.)
Tarih
Kolat Dağları'nın kuzey yamaçlarında, kaynağını bu dağların doruklarından alan Ogene Deresi'nin iki yanına yayılmış ve ekseriyeti geleneksel Kolh tarzi dağınık seyrek yerleşim şeklini yansıtan bu belde, dağlı Tzan toplulukların tarihsel yerleşim alanı içinde yer alır.
Ogene'den ve Ogenelilerden isimleriyle bahseden en eski tarihî kayıt Doğu Roma İmparatorluğu dönemine aittir. 550li yıllarda, İmparator Jüstinyen'in Doğu eyaletlerindeki icraatlarını, eserlerini yerinde kaydetmek üzere bir seyahate çıkan ve o yolculuğunun bir bölümünü de Bayburt üzerinden Trabzon'a istikametine doğru gerçekleştiren saray tarihçisi Prokopi, biraz daha batıdan Trabzon'a doğru ilerlerken, hemen doğusunda kalan yaylalarda "Okenit Tzanları" adıyla bir Tzan kabilesinin bulunduğundan bahseder. Bölgedeki Tzanların Rumlaştırılması ve Hristiyanlaştırması çabalarına yönelik faaliyetlerle, bu konuda karşılaşılan zorlukları anlattıktan sonra, onların köylerinin de o dağların aşağısında yer aldığını şu şekilde raporuna ekler:
"...Ve buradan biraz doğu tarafına gidildiğinde, kuzeye doğru uzanan sarp bir vadi vardır. [Jüstinyen] burada da Barkh(on) isimli büyük bir yeni kale inşa ettirdi. Söylediklerine göre, bu kalenin ötesinde, dağların aşağı tarafları Okenit Tzanlarının sığırlarını barındırdıkları ve kışlaklarının bulunduğu yerlerdir. Onlar bu sığırları, toprağı sürüp işlemek için değil, sürekli bir süt kaynağına sahip olmak ve etleriyle beslenmek için yetiştirirler..." [1]
Prokopi'den sonra çok uzun bir süre adı anılmayan bu ücra vadi 1204 yılından itibaren Trabzon İmparatorluğu topraklarına dahil olmuş ve idari birim olarak muhtemelen Sürmene bandonu sınırları içinde yer almıştır. Ancak o dönemden kalan nadir yazılı kayıtlarda da ismine rastlanmaz. Buna rağmen, günümüzde bu vadide varlığı günümüze kadar ulaşabilmiş, Kreol sınıfında sayılabilecek bir yerel Rumca diyalekti, Jüstinyen döneminden itibaren başlatılan Rumlaştırma sürecinin, imparatorluk döneminde önemli mesafe katettiğine dair dilbilimsel izler taşır.
Ogene vadisi ve çevresinin fiilen Osmanlı yönetimi altına girişi, muhtemelen imparatorluğun yıkılışı ve başkent Trabzon'in düşüşünden uzun bir süre sonra gerçekleşebilmiştir. Ücra vadilerde ve sarp yamaçlarda dağınık düzende yerleşik yöre ahalisinin vergi mükellefi olarak kayıt altına alınabilmesi ise çok daha fazla zaman almıştır. Bu nedenledir ki vadinin Aşağı Ogene (Ogene-i Sufla) ve Yukarı Ogene (Ogene-i Ulya) olarak iki ayrı idari birim olarak Osmanlı resmi kayıtlara girmesi, ilk kez ancak 1553 yılında mümkün olabilmiştir. Bu isimlendirmeler, Osmanlı devletinin yıkılışına dek aynı şekilde kullanılmaya devam edilmiştir.[2]
Tavsiyeler
Nerede Ne Görülür?
Ogene vadisinin en üst kesiminde Kolat Dağları'nın doruklarını 2330m irtifada aşarak Bayburt'a ulaşan dağ yolları, 29 keskin zikzak viraj ve 300m'ye varan derin uçurumları aşan dar geçişleriyle, dünyanın en tehlikeli, en heyecan verici yolları arasında ilk sıralarda gösterilir. Derebaşı virajları olarak da bilinen bu yol, heyecanın yanı sıra olağanüstü doğa manzaraları da vaat eden benzersiz bir güzergahtır.[3]
Kaynakça
- ↑ Ahmet Mican Zehiroğlu (2000) "Prokopius'un Trabzon Seyahati" s.98-101
- ↑ Osmanlı Arşivleri (1553) "Tapu Tahrir Defterleri" K:288, H961
- ↑ Dangerousroads.Org (2020) "Most dangerous roads in the world"