Halk Etimolojisi

Okune sitesinden
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla
"Halk Etimolojisi" olgusunu ilk kez açıklayan dilbilimci, Fösrtemann

Anlamı ve kökeni bilinmeyen bir sözcüğe makbul veya ilgi çekici bir köken tayin edebilmek amacıyla, hiçbir bilimsellik kaygısı taşımadan, sadece yakıştırma yoluyla yapılan sözköken çözümlemesi girişimlerine "Halk etimolojisi" denilir.

İsim

Sözköken Bilimi'nin Fransızcası olan "etimoloji (étymologie)" terimi, 19. yüzyıl başlarında Antik Yunanca "etymon" ve "logos" sözcükleri üzerinden üretilmiş ve sonrasında diğer Avrupa dillerine de yerleşmiştir. "Halk etimolojisi" tabiri ise bugünkü anlamıyla ilk kez 1852 yılında Ernst Förstemann tarafından tanımlanmış ve Almanca "Volksetymologie" olarak isimlendirilmiştir.[1] Bu terim daha sonra diğer dillere de aynı şekilde çevrilmiştir.

Tarih

Halk etimolojisi, tarih boyunca en çok yer adları üzerinde uygulanmıştır. Bunun nedeni, söz konusu yere dil üzerinden bir kimlik atfederek orayı sahiplenme motivasyonudur. Bu eğilim, çoğu kez sanıldığının aksine eğlence amaçlı değildir ve genellikle arka planınındaki dini ve siyasi saiklere hizmet eder. Halk etimolojisi kavramına dair bir diğer yaygın yanılgı da isminden kaynaklı olarak, onu üretenlerin her daim sokaktaki sıradan insanlar olduğu yönündeki algıdır. Oysa bu yöntem çoğu kez bastırılmış etnik şovenizme ve dini bağnazlığa dayalı duygularıyla hareket eden yarı aydın bireyler gibi, cemaatler, devletler veya onları temsil eden tarihçi, yazar ve akademisyenler tarafından da elverişli bir araç olarak kullanılır.

Bu olgunun Antik Yunan Sömürgeciliği dönemine dek uzanan en eski örneklerine, eski çağlarda gezip gördüğü yerlerde karşılaştığı yer adlarını genellikle kendi ana dillerinde açıklamaya çalışan seyyah ve tarihçilerin eserlerinde rastlanır. O dönemlerde en fazla revaçta olan metod, yabancı ismi anlam kaygısı dahi gütmeden sırf ses benzerliği ile kendi dilindeki en yakın sözcükle değiştirmek, peşinden de, değiştirilen eskisinin, bu ismin barbar yerliler tarafından önceki bir zamanda bozulmuş hali olduğunu iddia etmektir. Bu şekilde ortaya çıkan isimlerin, çoğu kez söz konusu olan yerle hiçbir mantıklı ilişiği veya ayırt edici niteliği olmayan absürt anlamlar taşıması da isim babaları nezdinde hiçbir sorun teşkil etmez. Sonuçta kendilerince, bu şekilde o yerin kadim geçmişi sahiplenmiş olunur.

Bu yaklaşım ve altında yatan sosyo-psikolojik refleks, sonraki çağlarda da aynı şekilde devam etmiş ve günümüze dek pek fazla değişmeden süregelmiştir. Evliya Çelebi tarafından 17. yüzyılda aktarılan, Trabzon ismininin sözköken açılımını [TUĞRA + BOZAN > TRABZON] şeklinde açıklayan bir halk etimolojisi örneği, 20. yüzyıl Türkiyesinde bile "okumuş yazmış" savunuculara sahip olmuştur. Benzer şekilde bir başka örnekte ise, soyunun Antik Yunan sömürgecilerine dayandığına inanan Rumca ana dilli bir yarı aydın, Trabzon'da denizden uzak ücra bir vadide konumlanmış kendi dağ köyünün ismini Yunan mitolojisindeki okyanus tanrısının adıyla açıklayabilmekte ve bunu yer ile isim arasındaki tutarsızlığı dikkate almadan, inançla savunabilmektedir.

Kaynakça

  1. Ernst Förstemann (1852) "Ueber deutsche Volksetymologie. In: Zeitschrift für vergleichende Sprachforschung auf dem Gebiete des Deutschen, Griechischen und Lateinischen" s.1-25