"Salih Hacıoğlu" sayfasının sürümleri arasındaki fark

Okune sitesinden
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla
 
(Aynı kullanıcının aradaki diğer 43 değişikliği gösterilmiyor)
2. satır: 2. satır:
 
Salih Hacıoğlu (1880-1954) [[Tonya]] doğumlu siyasetçidir.
 
Salih Hacıoğlu (1880-1954) [[Tonya]] doğumlu siyasetçidir.
  
Kendi döneminin kaynaklarında genellikle "Baytar Salih" olarak bahsi geçer. [[Mustafa Suphi]]'nin öldürülmesinin ardından gerçekleşen gizli Türkiye Komünist Partisi 2. kongresinde parti liderliğini üstlenmiş ve bu görevi 2,5 yıldan fazla bir süre yürütmüştür. Sonrasındaki ömrü hapis ve sürgünlerle geçmiştir.
+
[[Mustafa Suphi]]'nin öldürülmesinin ardından gerçekleşen gizli Türkiye Komünist Partisi 2. kongresinde parti liderliğini üstlenmiş ve bu görevi 2,5 yıldan fazla bir süre yürütmüştür. Sonrasındaki ömrü hapis ve sürgünlerle geçmiştir.
  
 
==Hayatı==
 
==Hayatı==
  
1880 yılında [[Trabzon]] yakınlarında, [[Tonya]] kasabasında doğdu.
+
'''12 Ocak 1880''' tarihinde [[Trabzon]] yakınlarında, [[Tonya]] kasabasında doğdu.
  
1899'da İstanbul Askeri Baytar Mektebi'ne girdi. Kendisini yakından tanıyan Nazım Hikmet'e göre, onun sosyalist fikirlere eğilimi bu okuldaki ilk öğrencilik yıllarına dayanıyordu. 1903 yılında birincikle mezun oldu.
+
Komintern özgeçmişindeki beyanına göre anne ve baba tarafı da Tonya'nın yerlilerindendi.
  
Mezuniyetini takiben çeşitli süvari birliklerinde veteriner subay olarak görev yaptıktan sonra, 1910'da mezun olduğu okula öğretmen olarak atandı. İki yıl sürdürdüğü bu görevinin ardından, binbaşı rütbesiyle Ankara’daki bir süvari kolordusuna Hayvan Hastanesi Müdürlüğü görevine tayin edildi. <ref>Özgür Kalyoncu (2009) "Salih Hacıoğlu" Kalandar Dergisi, Sayı:5</ref>
+
Köy muallimi olan babası, ilk öğrenimini takiben kendisini okutmak için ailesiyle birlikte İstanbul'a taşınmıştı. Orada ilerici ve sosyalist fikirlerle ilk tanıştığında ve yasak yayın bulundurma suçuyla ilk kez tutuklandığında lise yıllarındaydı. '''1899''''da İstanbul Askeri Baytar Mektebi'ne girdi. 1 aylık ilk hapis cezasını da yine yasak yayın bulundurma suçuyla, henüz bu okulda öğrenciyken aldı. '''1903''' yılında birincilikle mezun oldu.
  
Orada, Lenin yönetimi tarafından propaganda görevlisi olarak 1919'da Ankara'ya gönderilen Tatar asıllı Şerif Manatov’la tanışması, Ekim devriminin gelişimi ve Lenin'in güncel enternasyonalizm fikirlerinden haberdar olmasını sağladı. Karadeniz ve Anadolu çevresindeki küçük devrimci grupları bir araya getirmek için hızla öncü bir role soyundu. 1920 yılında Ankara’da arkadaşlarıyla bildirler yayımlamaya ve sık sık eğitim konferansları düzenlemaya başladılar. Bu faaliyetler, çok kısa sürede Eskişehir'de ve Anakara'daki İmalat-ı Harbiye işçileri arasında kitlesel örgütlenmelerle sonuçlandı. Diğer yandan Kızıl Ordu'dan esinlenerek kurulan Yeşil Ordu hareketi içinde de yönlendirici unsur olarak aktiftiler. Nihayet Temmuz 1920'de Türkiye Komünist Partisi'nin yerel kuruluşu dağıtılan bir bildiri ile ilan edildi. Aynı süreçte Bakü'den Ankara'ya gönderilen Sovyet temsilcisinin, partileşme sürecine ne şekilde destek sağlanabileceğine dair Ankara'da görüştüğü kişi Salih Hacıoğlu idi. <ref>Paul Dumont (1978) "[https://istiraki.blogspot.com/2020/09/halk-komunist-partisi.html Cahiers du Monde Russe et Soviétique]" c.19, Sayı: 1-2, s.143-174</ref>
+
Mezuniyetini takiben, Bağdat, Kerbela, Serez gibi çeşitli yerlerde süvari birliklerinde veteriner subay olarak görev yaptıktan sonra, '''1910''''da mezun olduğu okula öğretmen olarak atandı. İki yıl sürdürdüğü bu görevinin ardından, binbaşı rütbesiyle Ankara’daki bir süvari kolordusuna Hayvan Hastanesi Müdürlüğü görevine tayin edildi. <ref>Özgür Kalyoncu (2009) "Salih Hacıoğlu" Kalandar Dergisi, Sayı:5</ref>
  
O aşamaya dek gelişmeleri temkinli olarak izleyen Ankara hükümeti, bir yandan Yeşil Ordu'yu tasviye etmeye girişti, diğer yandan da Salih Hacıoğlu ve arkadaşlarını tutuklayarak hapse attı. Ancak Sovyetler'den askeri yardım beklentisi nedeniyle, tutuklananların hepsi altı ay sonra serbest bırakıldı.
+
Orada, Lenin yönetimi tarafından propaganda görevlisi olarak '''1919''''da Ankara'ya gönderilen Tatar asıllı Şerif Manatov’la tanışması, Ekim devriminin gelişimi ve Lenin'in güncel enternasyonalizm fikirlerinden haberdar olmasını sağladı. Karadeniz ve Anadolu çevresindeki küçük devrimci grupları bir araya getirmek için hızla öncü bir role soyundu. '''1920''' yılında Ankara’da arkadaşlarıyla bildiriler yayımlamaya ve sık sık eğitim konferansları düzenlemeye başladılar. Bu faaliyetler çok kısa sürede Eskişehir'de ve Ankara'daki İmalat-ı Harbiye işçileri arasında kitlesel örgütlenmelerle sonuçlandı. Diğer yandan Kızıl Ordu'dan esinlenerek kurulan Yeşil Ordu hareketi içinde de yönlendirici unsur olarak aktiftiler. Hatta o sıralarda yayımlanan, Bolşevik sloganlarıyla bezeli Yeşil Ordu nizamnamesini de büyük ihtimalle bizzat kendisi kaleme almıştı. Nihayet '''Temmuz 1920''''de Türkiye Komünist Partisi'nin yerel kuruluşu, dağıtılan bir bildiri ile ilan edildi. Aynı süreçte Bakü'den Ankara'ya gönderilen Sovyet temsilcisinin, partileşme sürecine ne şekilde destek sağlanabileceğine dair orada görüştüğü kişi Salih Hacıoğlu idi. <ref>Paul Dumont (1978) "[https://istiraki.blogspot.com/2020/09/halk-komunist-partisi.html Cahiers du Monde Russe et Soviétique]" c.19, Sayı: 1-2, s.143-174</ref>
Aynı sırada hükümet kendi alternatif TKP'sini kurarak, Moskova'ya komünist düşmanı olmadığını ispatlamaya çalışıyordu. Bunun üzerine karşı hamle olarak legal bir Türkiye Halk İştirakiyun Fırkası'nın kurulmasına karar verildi ve 16 Ocak 1921'de “Emek” adlı bir gazete yayımlanmaya başladı. Hükümetin cevabı ise önce partinin kuruluş kongresi engellemek ve kendisini tekrar tutuklamak oldu. Birkaç hafta sonra da kurulan gazete kapatıldı. Yargılama sürecinde, Nazım beyle birlikte hareketin iki ele başından biri olarak gösterilen Hacıoğlu, TBMM hükümetini devirme teşebbüsü suçlamasıyla 15 yıl zorunlu çalışma cezasına çarptırıldı. Ancak bir süre sonra tekrar bir af çıkarılarak serbest bırakıldı.  
 
  
Türkiye Halk İştirakiyûn Fırkası’nın Ankara’da illegal olarak gerçekleştirilen kuruluş Kongresi’nde Merkez Komitesi 1. sekreterliğine 1922 yılında seçilir. (Türkiye Halk İştirakiyûn Fırkası’nın Kuruluş Kongresi TKP’nin 2. kongresi olarak kabul edilmiştir.)
+
O aşamaya dek gelişmeleri temkinli olarak izleyen Ankara hükümeti ise artık o andan itibaren harekete geçerek, bir yandan Yeşil Ordu'yu tasfiye etmeye girişmiş, diğer yandan da Salih Hacıoğlu ve arkadaşlarını tutuklayarak hapse atmıştı. Ancak Sovyetler'den askeri yardım beklentisi nedeniyle, tutuklananların hepsi altı ay sonra serbest bırakıldı. Aynı sırada hükümet kendi alternatif TKP'sini kurarak, Moskova'ya komünist düşmanı olmadığını ispatlamaya çalışıyordu. Bunun üzerine karşı hamle olarak legal bir Türkiye Halk İştirakiyun Fırkası'nın kurulmasına karar verildi ve '''16 Ocak 1921''''de “Emek” adlı bir gazete yayımlanmaya başladı. Hükümetin cevabı ise önce partinin kuruluş kongresini engellemek ve kendisini tekrar tutuklamak oldu. Birkaç hafta sonra da kurulan gazete kapatıldı. Yargılama sürecinde, Nazım bey ile birlikte hareketin iki elebaşından biri olarak gösterilen Hacıoğlu, TBMM hükümetini devirme teşebbüsü suçlamasıyla ordudan atıldı ve 15 yıl zorunlu çalışma cezasına çarptırıldı. Bir süre sonra tekrar bir af çıkarılarak serbest bırakıldıysa da görevine iade edilmedi.  
  
THİF’ın kuruluşunda, kurucu başkan Tokat Mebusu Nazım (Muvakat Reis), Bursa Mebusu şeyh Servet, Afyonkarahisar Mebusu Mehmet Şükrü, Baytar Binbaşı Salih Hacıoğlu (Katip), Zeynetullah Naşirevan aktif rol oynarlar. Partinin açıldığı gün partinin kütüğünde yalnız Anadolu’dan aktif beş yüz üye kayıtlıydı; ve Ankara’da yalnız silah fabrikalarında (İmalat-ı Harbiye İşçileri) partinin seksen beş üyeli bir örgüt komitesi bulunuyordu.
+
Aynı sıralarda, Ankara'ya gelmek üzere yola çıkmış olan [[Mustafa Suphi]] ile yanındaki Bakü merkezli dış kadroların [[Trabzon]]'da gözaltına alınmaları ve sonrasında Karadeniz'de katledilmeleri, ayrıca Tatar kökenli parti destekçilerinin sınır dışı edilmeleri, Hacıoğlu ve arkadaşlarını büyük ölçüde yalnızlaştırmıştı. Buna rağmen hızlı bir toparlanma sürecinin ardından '''15 Ağustos 1922''' yılında, kendisi yasallaşan ama kongresi yasaklanan THİF kuruluş kongresi Ankara'da gizli olarak gerçekleştirildi. Bu kongrenin, aynı zamanda ilki Bakü'de toplanmış olan gizli TKP'nin ikinci kongresi de olması planlanmıştı. Kongre sonucunda iki elebaşından, aynı zamanda TBMM mebusu da olan Nazım bey, sembolik bir görev olan "Parti Başkanlığı" görevine seçildi. Gizli Komünist Partisinin asıl fiili liderlik makamı olan "Genel Sekreterlik" görevini ise Salih Hacıoğlu üstlendi. O tarihte partinin Anadolu genelinde kayıtlı üyesi 500 civarına ulaşmıştı.  
  
 +
Parti kongresinin ardından, '''5 Kasım 1922''''de Rusya'nın Petrograd şehrinde toplanan ve bir kısım oturumları 5 Aralık'a kadar Moskova'da devam eden 4. Komintern Kongresi'ne Türkiye temsilcisi olarak katıldı. Oğlunun daha sonra vereceği bir beyanata göre, kongre sürecinde Lenin'le de tanışmış ve şahsen görüşmüştü. (Onun bu irtibatı, daha sonra, ömrünün sonuna dek partiden dışlanmasına neden olacak detaylardan biri olacaktı.) Kongrenin kapanışının hemen ardından '''7 Aralık 1922'''′de Moskova’da yayımlanan “Kızıl Şark” adlı dergide, Salih Hacıoğlu tarafından kaleme alınan '''"Burjuva Beyefendileri!..."''' başlıklı, TBMM hükümetini protesto eden bir yazı yayımlandı. Türkiye'ye dönüşünde, muhtemelen bu yazısı nedeniyle tekrar tutuklandı. <ref>Veli Umut Arslan (2012) "[https://www.sosyalistgundem.com/100-yil-anisina-bu-tarih-bizim-mustafa-suphi-tkpsi-surekli-devrimcidir-v-u-arslan/ 100. yıl anısına bu tarih bizim: Mustafa Suphi TKPsi Sürekli Devrimcidir]"</ref> 
  
Türkiye Komünist Partisi daha sonra 2. kongresi’ni Ankara’da 15 Ağustos 1922 tarihinde yapar ve genel sekreterliğe Salih Hacıoğlu seçilir.
+
'''9 Ağustos 1923'''′de sonuçlanan davada Salih Hacıoğlu ve önde gelen parti kadroları ağır cezalara çarptırıldı. Partinin legal yapılanması olan THİF de kapatıldı. Ancak kendisinin hem şahsi hem siyasi geleceğini temelden etkileyecek asıl önemli gelişme, Rusya'da Vladimir Lenin'in '''28 Ocak 1924''' tarihinde ölümü olacaktı. İleride Sovyet devrimi için sonun başlangıcı olduğu anlaşılacak olan bu ölüm sonrasında gelişen vesaret savaşında, Marksizmin "Proletarya Diktatörlüğü" kavramını "Proletarya Adına Diktatörlük" olarak yorumlayan Yosif Cuğaşvili (Stalin) Moskova'da dizginleri eline almıştı. Oradaki bu ideolojik rota değişikliğinin Türkiye'ye sirayet etmesi de çok fazla sürmeyecekti.  
  
5 Kasım 1922'de Rusya'nın Petrograd şehrinde toplanan ve bir kısım oturumları 5 Aralık'a kadar Moskova'da devam eden 4. Komintern Kongresi'ne Türkiye temsilcisi olarak katıldı. Oğlunun daha sonra vereceği bir beyanatına göre, kongre sürecinde Lenin'le de şahsen tanıştı ve görüştü. Onun bu irtibatı, daha sonra, ömrünün sonuna dek partiden dışlanmasına neden olacak detaylardan biri oldu. Kongrenin kapanışının hemen ardından 7 Aralık 1922′de Moskova’da yayımlanan “Kızıl Şark” adlı dergide, Salih Hacıoğlu tarafından kaleme alınan '''"Burjuva Beyefendileri!..."''' başlıklı, TBMM hükümetini protesto eden bir yazı yayımlandı. Türkiye'ye dönüşünde, muhtmelen bu yazısı nedeniyle hemen tutuklandı. <ref>Veli Umut Arslan (2012) "[https://www.sosyalistgundem.com/100-yil-anisina-bu-tarih-bizim-mustafa-suphi-tkpsi-surekli-devrimcidir-v-u-arslan/ 100. yıl anısına bu tarih bizim: Mustafa Suphi TKPsi Sürekli Devrimcidir]"</ref> 
+
[[Dosya:Haci-Oglu-Salih-www-okune-org.png|400px|thumb|Nazım Hikmet'in "Hacıoğlu Salih" şiiri (1956)]]
 +
Önce İstanbul'da kendi kurduğu partiyle gizli Türkiye Komünist Partisi'ne iltihak eden, ardından İstanbul'da '''31 Aralık 1924''' tarihinde toplanan gizli ortak kongrede parti liderliğini, adeta paraşütle yukarıdan bir yerlerden inerek ele geçiren Selanikli Şefik Hüsnü; Trabzonlu Salih Hacıoğlu başta olmak üzere, Nazım Hikmet de dahil "Lenin iltisaklı" olarak mimlenmiş isimleri tasfiyeye girişecekti. Genel sekreterlikten azledilen Hacıoğlu'nun MK üyeliği ise muhtemelen taktik gereği göstermelik olarak devam ettirilmişti. Fakat bir sene kadar sonra MK üyeliğine de son verilecekti. Partiden bu şekilde dışlanmış olmasına rağmen, çok ilginçtir ki '''1927''' yılında tekrar tutuklanacaktı. 4 aylık hapis sürecinden sonra yeniden serbest kalınca, artık Türkiye'de tuhaf şeyler döndüğünü ve güvende olmadığını fark etmiş olacak ki '''1928''' yılında Nazım Hikmet'in de yardımıyla ailesiyle birlikte kaçabileceği tek yer olduğunu düşündüğü Rusya'ya gitti. (Onun trajik sonunu da belirleyecek olan bu kararı; Moskova'daki siyasi dönüşüm ve çekişmelerin Türkiye'ye ve hatta kendi siyasi kariyerine yönelik etkisini o günün iletişim koşullarında yeterince iyi kavrayamadığını düşündürür.)
  
Rauf Bey hükümeti THİF’i kapatır ve yöneticileri hakkında dava açar. 9 Ağustos 1923′de sonuçlanan davada Salih Hacıoğlu ve parti yöneticilerinden 35′i ağır cezalara çarptırılır.
+
Moskova’da yerleştiği ilk yıllarda aktif siyasetten uzaklaşarak bir süreliğine veterinerlik mesleğine dönmeyi tercih etti. Buna rağmen Türkiye'de gıyabında parti üyeliğinden de çıkartıldığını öğrenince, Komintern'e başvurarak bu karara itiraz etmekten de geri durmadı. İnatla sürdürdüğü itirazları ve hukuki takibatı '''1939''' yılında sonuçlandı ve üyelikten ihraç kararı geçersiz kılındı. Bu arada Türkiyeli komünistlerin eğitim gördüğü KUTV üniversitesinde alt seviyede bir bölüm yöneticiliği yapmasında da bir mahsur görülmedi. Ancak Cuğaşvili-Beria yönetimi nezdinde hala gözetim altında sakıncalı biriydi.  
  
Hacıoğlu, TKP'nin 1925'deki kongresinde merkez komitesi üyeliğine seçilmiş fakat genel sekreterliği elinden alınmış, sonrasında muhalefet ettiği Partinin genel sekreteri Şefik Hüsnü Değmer tarafından önce 1926'da MK'dan çıkarılmıştır.
+
'''1949''' yılında eşinin kardeşinin ölümü üzerine Moskova'daki Türkiye büyükelçiliğine vize almak için başvurunca, casusluk suçlamasıyla tutuklandı. 15 yıl ceza aldı. Ailesiyle birlikte Altaylar bölgesinde bir çalışma kampına sürgüne gönderildi. Bu esir kampında vücudunun sağ tarafından felç geçirdi ve '''1954''' yılında orada öldü. Onun ölümünden sonra, Moskova'ya dönmesine ancak iki yıl sonra '''1956''''da izin verilen eşi Sabiha Sümbül, kendilerine yapılan haksızlığın düzeltilmesi için Nazım Hikmet'ten yardım istedi. Onun şahsi çabalarıyla Salih Hacıoğlu'nun kendisine yönelik suçlamalarda aklanması ve ailesine 80 ruble maaş bağlanması sağlandı.<ref>Vartan İhmalyan (1989) "Bir Yaşam Öyküsü" s.245-252</ref>
1925 yılında TKP’nin 3. kongresi İstanbul’da gizlice toplanır. Salih Hacıoğlu bu kongrede merkez komitesi üyeliğine seçilir, fakat partinin genel sekreteri Şefik Hüsnü Değmer ile aralarındaki anlaşmazlıklardan dolayı partiden uzaklaştırılır.
 
  
1927 yılında, 1922'de Moskova’da toplanan Komintern’in 4. Kongresinde katıldığı gerekçesi ile polis tarafından tutuklamıştır. Bu arada partiden tasfiye edilmiştir. Üç buçuk ay ceza alan Hacıoğlu hapisten çıktıktan sonra SSCB’ye giderek Moskova’da veterinerlik yapmaya başlamıştır.
+
Yaşadıklarının ardından uzun süre bu komplonun peşini bırakmayan ve bir dedektif gibi başlarına gelenlerin sorumlularını araştıran eşi Sabiha Sümbül, seneler sonra '''31 Mayıs 1965''' tarihli gizli TKP Moskova parti örgütü toplantısında yaptığı konuşmasında, önde gelen suçlu olarak, parti yöneticilerinden '''İ.Bilen''''in ismini verdi. <ref>Mehmet İnanç Turan (2018) "Mustafa Suphi’nin Partisi’nde Sosyalizm ve Enternasyonalizm"</ref> İlginçtir ki ifşa edilen bu şahıs, konuşmanın yapıldığı tarihte partinin fiili lideri olan [[Zeki Baştımar]]'ı da, seneler sonra benzer komplolarla devre dışı bırakmaya çalışan isim olacaktı. Daha da ilginç olan tesadüf ise, kendisi de Trabzonlu olan [[Zeki Baştımar]]'ın da 20 sene sonra, tıpkı hemşehrisi Salih Hacıoğlu gibi önce felç geçirip bir süre sonra da ölecek olmasıydı.
1927 yılında Moskova’da toplanan Kominternin 4. kongresine katıldığı gerek­çesiyle tutuklanır. 4 ay ceza alan Hacıoğlu cezasını çektikten sonra, 1928 yılında Nazım Hikmet’in de yardımıyla ailesiyle birlikte Sovyetler Birhği’ne gider. Sovyetler Birliği’nde Türk devrimcilerinin eğitim gördüğü KUTV üniversitesinde kısım şefliği ve veterinerlik görevlerinde bulunur.
 
  
1949 yılında eşinin kardeşinin ölümü üzerine Moskova'daki Türkiye Büyükelçiliğine vize almak için başvurur. Bu başvuru nedeniyle Sovyet yönetiminde casusluk suçlamasıyla tutuklanır. 15 yıl 6 ay ceza alır ve Altaylar bölgesinde bir çalışma kampına ailesiyle birlikte sürgüne gönderilir. Bu esir kampında sağ yanına inme iner ve 1954 yılında hayata gözlerini yumar. Ölümünden sonra eşi Sabiha Sümbül Nazım Hikmet'ten yardım ister. Nazım Hikmet büyük uğraşlar vererek, casusluk suçlamasıyla suçlanan Hacıoğlu'nun ölümünden sonra aklanmasını ve ailesine 80 ruble maaş bağlanmasını sağlar.(FUAS SEFEROV)
+
Sabiha hanım kendisine ulaşana kadar Salih Hacıoğlu'nun başına gelenlerden ve akıbetinden hiç haberi olmadığını söyleyen Nazım Hikmet ise, hem kendi suçluluk duygusunu hem de "Cuğaşvili-Beria" dönemine yönelik öfkesini ironiyle yansıttığı meşhur ‘Hacıoğlu Salih’ şiirini, onun aklanma kararının çıktığı günlerde yazmıştı.
 
 
Hacıoğlu Salih’in İ. Bilen’in eliyle Sibirya’ya sürgüne gönderilmesi ve orada ölmesi, bu kirli sayfalardan biri. Eşi Sabiha Sümbül yıllar sonra sağsalim Moskova’ya döndüğünde gerçek ortaya çıkıyor. İ. Bilen, hakların ve saygınlığın iadesinde oralı olmuyor; durumdan o zamana kadar haberi olmayan Nazım Hikmet devreye girip yardımcı oluyor ve bu haberdar olmamaktan gelen üzüntüyle ‘Hacıoğlu Salih’ şiirini yazıyor.
 
<ref>Vartan İhmalyan (1989) "Bir Yaşam Öyküsü" s.245-252</ref>
 
 
 
 
 
”Hacı oğlu Salih memleketimdendi, |  Karadeniz’den, | Kocaman gözlü, kocaman burunluydu, | dazlaktı.
 
  Komünistti on dokuzdan. | Dövüştü, | hapse düştü, | yattı Ankara’da, Kırşehir’de.
 
  Sonra geçti bu yana, | yani ikinci vatana. | Baytardı, Kirofabat köylerinde hasta keçilere baktı.
 
  Yıllar, eğrilen bir yün ipliği gibi aktı | namuslu, çalışkan parmaklarından.
 
  Sonra, 49’da, Moskova’da, Martın onuncu gecesi, | oturmuş, Engels’i okuyordu, | geldiler, götürdüler, | sürdüler Altay Bucağına.
 
  Ne bir dağ devrildi içinde, | hatta ne bir toprak parçası kaydı.
 
  Yalnız, inme indi sağına, | altmış yedi yaşındaydı.
 
  Altı yıl, Hacı oğlu Salih | kutladı inkılabın yıldönümünü | tel örgüler ve kurt köpekleriyle çevrili.
 
  Ve öldü bir bahar günü | elli kişilik barakasında.
 
  Bu akşam Moskova’da bayram eyledik, | kutladık inkılabın yıldönümünü:
 
  Dolaştı türkü söyleyerek meydanları Marks | Engels | Lenin | ve temize çıkma kâadı Salihin..
 
  
 +
==Kaynakça==
  
 
+
[[Kategori: Önemli Kişiler]]
 
 
 
 
 
 
 
 
<ref>Mehmet İnanç Turan (2018) "Mustafa Suphi’nin Partisi’nde Sosyalizm ve Enternasyonalizm"</ref>
 
 
 
==Kaynakça==
 

13.29, 25 Kasım 2021 itibarı ile sayfanın şu anki hâli

Salih Hacıoğlu

Salih Hacıoğlu (1880-1954) Tonya doğumlu siyasetçidir.

Mustafa Suphi'nin öldürülmesinin ardından gerçekleşen gizli Türkiye Komünist Partisi 2. kongresinde parti liderliğini üstlenmiş ve bu görevi 2,5 yıldan fazla bir süre yürütmüştür. Sonrasındaki ömrü hapis ve sürgünlerle geçmiştir.

Hayatı

12 Ocak 1880 tarihinde Trabzon yakınlarında, Tonya kasabasında doğdu.

Komintern özgeçmişindeki beyanına göre anne ve baba tarafı da Tonya'nın yerlilerindendi.

Köy muallimi olan babası, ilk öğrenimini takiben kendisini okutmak için ailesiyle birlikte İstanbul'a taşınmıştı. Orada ilerici ve sosyalist fikirlerle ilk tanıştığında ve yasak yayın bulundurma suçuyla ilk kez tutuklandığında lise yıllarındaydı. 1899'da İstanbul Askeri Baytar Mektebi'ne girdi. 1 aylık ilk hapis cezasını da yine yasak yayın bulundurma suçuyla, henüz bu okulda öğrenciyken aldı. 1903 yılında birincilikle mezun oldu.

Mezuniyetini takiben, Bağdat, Kerbela, Serez gibi çeşitli yerlerde süvari birliklerinde veteriner subay olarak görev yaptıktan sonra, 1910'da mezun olduğu okula öğretmen olarak atandı. İki yıl sürdürdüğü bu görevinin ardından, binbaşı rütbesiyle Ankara’daki bir süvari kolordusuna Hayvan Hastanesi Müdürlüğü görevine tayin edildi. [1]

Orada, Lenin yönetimi tarafından propaganda görevlisi olarak 1919'da Ankara'ya gönderilen Tatar asıllı Şerif Manatov’la tanışması, Ekim devriminin gelişimi ve Lenin'in güncel enternasyonalizm fikirlerinden haberdar olmasını sağladı. Karadeniz ve Anadolu çevresindeki küçük devrimci grupları bir araya getirmek için hızla öncü bir role soyundu. 1920 yılında Ankara’da arkadaşlarıyla bildiriler yayımlamaya ve sık sık eğitim konferansları düzenlemeye başladılar. Bu faaliyetler çok kısa sürede Eskişehir'de ve Ankara'daki İmalat-ı Harbiye işçileri arasında kitlesel örgütlenmelerle sonuçlandı. Diğer yandan Kızıl Ordu'dan esinlenerek kurulan Yeşil Ordu hareketi içinde de yönlendirici unsur olarak aktiftiler. Hatta o sıralarda yayımlanan, Bolşevik sloganlarıyla bezeli Yeşil Ordu nizamnamesini de büyük ihtimalle bizzat kendisi kaleme almıştı. Nihayet Temmuz 1920'de Türkiye Komünist Partisi'nin yerel kuruluşu, dağıtılan bir bildiri ile ilan edildi. Aynı süreçte Bakü'den Ankara'ya gönderilen Sovyet temsilcisinin, partileşme sürecine ne şekilde destek sağlanabileceğine dair orada görüştüğü kişi Salih Hacıoğlu idi. [2]

O aşamaya dek gelişmeleri temkinli olarak izleyen Ankara hükümeti ise artık o andan itibaren harekete geçerek, bir yandan Yeşil Ordu'yu tasfiye etmeye girişmiş, diğer yandan da Salih Hacıoğlu ve arkadaşlarını tutuklayarak hapse atmıştı. Ancak Sovyetler'den askeri yardım beklentisi nedeniyle, tutuklananların hepsi altı ay sonra serbest bırakıldı. Aynı sırada hükümet kendi alternatif TKP'sini kurarak, Moskova'ya komünist düşmanı olmadığını ispatlamaya çalışıyordu. Bunun üzerine karşı hamle olarak legal bir Türkiye Halk İştirakiyun Fırkası'nın kurulmasına karar verildi ve 16 Ocak 1921'de “Emek” adlı bir gazete yayımlanmaya başladı. Hükümetin cevabı ise önce partinin kuruluş kongresini engellemek ve kendisini tekrar tutuklamak oldu. Birkaç hafta sonra da kurulan gazete kapatıldı. Yargılama sürecinde, Nazım bey ile birlikte hareketin iki elebaşından biri olarak gösterilen Hacıoğlu, TBMM hükümetini devirme teşebbüsü suçlamasıyla ordudan atıldı ve 15 yıl zorunlu çalışma cezasına çarptırıldı. Bir süre sonra tekrar bir af çıkarılarak serbest bırakıldıysa da görevine iade edilmedi.

Aynı sıralarda, Ankara'ya gelmek üzere yola çıkmış olan Mustafa Suphi ile yanındaki Bakü merkezli dış kadroların Trabzon'da gözaltına alınmaları ve sonrasında Karadeniz'de katledilmeleri, ayrıca Tatar kökenli parti destekçilerinin sınır dışı edilmeleri, Hacıoğlu ve arkadaşlarını büyük ölçüde yalnızlaştırmıştı. Buna rağmen hızlı bir toparlanma sürecinin ardından 15 Ağustos 1922 yılında, kendisi yasallaşan ama kongresi yasaklanan THİF kuruluş kongresi Ankara'da gizli olarak gerçekleştirildi. Bu kongrenin, aynı zamanda ilki Bakü'de toplanmış olan gizli TKP'nin ikinci kongresi de olması planlanmıştı. Kongre sonucunda iki elebaşından, aynı zamanda TBMM mebusu da olan Nazım bey, sembolik bir görev olan "Parti Başkanlığı" görevine seçildi. Gizli Komünist Partisinin asıl fiili liderlik makamı olan "Genel Sekreterlik" görevini ise Salih Hacıoğlu üstlendi. O tarihte partinin Anadolu genelinde kayıtlı üyesi 500 civarına ulaşmıştı.

Parti kongresinin ardından, 5 Kasım 1922'de Rusya'nın Petrograd şehrinde toplanan ve bir kısım oturumları 5 Aralık'a kadar Moskova'da devam eden 4. Komintern Kongresi'ne Türkiye temsilcisi olarak katıldı. Oğlunun daha sonra vereceği bir beyanata göre, kongre sürecinde Lenin'le de tanışmış ve şahsen görüşmüştü. (Onun bu irtibatı, daha sonra, ömrünün sonuna dek partiden dışlanmasına neden olacak detaylardan biri olacaktı.) Kongrenin kapanışının hemen ardından 7 Aralık 1922′de Moskova’da yayımlanan “Kızıl Şark” adlı dergide, Salih Hacıoğlu tarafından kaleme alınan "Burjuva Beyefendileri!..." başlıklı, TBMM hükümetini protesto eden bir yazı yayımlandı. Türkiye'ye dönüşünde, muhtemelen bu yazısı nedeniyle tekrar tutuklandı. [3]

9 Ağustos 1923′de sonuçlanan davada Salih Hacıoğlu ve önde gelen parti kadroları ağır cezalara çarptırıldı. Partinin legal yapılanması olan THİF de kapatıldı. Ancak kendisinin hem şahsi hem siyasi geleceğini temelden etkileyecek asıl önemli gelişme, Rusya'da Vladimir Lenin'in 28 Ocak 1924 tarihinde ölümü olacaktı. İleride Sovyet devrimi için sonun başlangıcı olduğu anlaşılacak olan bu ölüm sonrasında gelişen vesaret savaşında, Marksizmin "Proletarya Diktatörlüğü" kavramını "Proletarya Adına Diktatörlük" olarak yorumlayan Yosif Cuğaşvili (Stalin) Moskova'da dizginleri eline almıştı. Oradaki bu ideolojik rota değişikliğinin Türkiye'ye sirayet etmesi de çok fazla sürmeyecekti.

Nazım Hikmet'in "Hacıoğlu Salih" şiiri (1956)

Önce İstanbul'da kendi kurduğu partiyle gizli Türkiye Komünist Partisi'ne iltihak eden, ardından İstanbul'da 31 Aralık 1924 tarihinde toplanan gizli ortak kongrede parti liderliğini, adeta paraşütle yukarıdan bir yerlerden inerek ele geçiren Selanikli Şefik Hüsnü; Trabzonlu Salih Hacıoğlu başta olmak üzere, Nazım Hikmet de dahil "Lenin iltisaklı" olarak mimlenmiş isimleri tasfiyeye girişecekti. Genel sekreterlikten azledilen Hacıoğlu'nun MK üyeliği ise muhtemelen taktik gereği göstermelik olarak devam ettirilmişti. Fakat bir sene kadar sonra MK üyeliğine de son verilecekti. Partiden bu şekilde dışlanmış olmasına rağmen, çok ilginçtir ki 1927 yılında tekrar tutuklanacaktı. 4 aylık hapis sürecinden sonra yeniden serbest kalınca, artık Türkiye'de tuhaf şeyler döndüğünü ve güvende olmadığını fark etmiş olacak ki 1928 yılında Nazım Hikmet'in de yardımıyla ailesiyle birlikte kaçabileceği tek yer olduğunu düşündüğü Rusya'ya gitti. (Onun trajik sonunu da belirleyecek olan bu kararı; Moskova'daki siyasi dönüşüm ve çekişmelerin Türkiye'ye ve hatta kendi siyasi kariyerine yönelik etkisini o günün iletişim koşullarında yeterince iyi kavrayamadığını düşündürür.)

Moskova’da yerleştiği ilk yıllarda aktif siyasetten uzaklaşarak bir süreliğine veterinerlik mesleğine dönmeyi tercih etti. Buna rağmen Türkiye'de gıyabında parti üyeliğinden de çıkartıldığını öğrenince, Komintern'e başvurarak bu karara itiraz etmekten de geri durmadı. İnatla sürdürdüğü itirazları ve hukuki takibatı 1939 yılında sonuçlandı ve üyelikten ihraç kararı geçersiz kılındı. Bu arada Türkiyeli komünistlerin eğitim gördüğü KUTV üniversitesinde alt seviyede bir bölüm yöneticiliği yapmasında da bir mahsur görülmedi. Ancak Cuğaşvili-Beria yönetimi nezdinde hala gözetim altında sakıncalı biriydi.

1949 yılında eşinin kardeşinin ölümü üzerine Moskova'daki Türkiye büyükelçiliğine vize almak için başvurunca, casusluk suçlamasıyla tutuklandı. 15 yıl ceza aldı. Ailesiyle birlikte Altaylar bölgesinde bir çalışma kampına sürgüne gönderildi. Bu esir kampında vücudunun sağ tarafından felç geçirdi ve 1954 yılında orada öldü. Onun ölümünden sonra, Moskova'ya dönmesine ancak iki yıl sonra 1956'da izin verilen eşi Sabiha Sümbül, kendilerine yapılan haksızlığın düzeltilmesi için Nazım Hikmet'ten yardım istedi. Onun şahsi çabalarıyla Salih Hacıoğlu'nun kendisine yönelik suçlamalarda aklanması ve ailesine 80 ruble maaş bağlanması sağlandı.[4]

Yaşadıklarının ardından uzun süre bu komplonun peşini bırakmayan ve bir dedektif gibi başlarına gelenlerin sorumlularını araştıran eşi Sabiha Sümbül, seneler sonra 31 Mayıs 1965 tarihli gizli TKP Moskova parti örgütü toplantısında yaptığı konuşmasında, önde gelen suçlu olarak, parti yöneticilerinden İ.Bilen'in ismini verdi. [5] İlginçtir ki ifşa edilen bu şahıs, konuşmanın yapıldığı tarihte partinin fiili lideri olan Zeki Baştımar'ı da, seneler sonra benzer komplolarla devre dışı bırakmaya çalışan isim olacaktı. Daha da ilginç olan tesadüf ise, kendisi de Trabzonlu olan Zeki Baştımar'ın da 20 sene sonra, tıpkı hemşehrisi Salih Hacıoğlu gibi önce felç geçirip bir süre sonra da ölecek olmasıydı.

Sabiha hanım kendisine ulaşana kadar Salih Hacıoğlu'nun başına gelenlerden ve akıbetinden hiç haberi olmadığını söyleyen Nazım Hikmet ise, hem kendi suçluluk duygusunu hem de "Cuğaşvili-Beria" dönemine yönelik öfkesini ironiyle yansıttığı meşhur ‘Hacıoğlu Salih’ şiirini, onun aklanma kararının çıktığı günlerde yazmıştı.

Kaynakça

  1. Özgür Kalyoncu (2009) "Salih Hacıoğlu" Kalandar Dergisi, Sayı:5
  2. Paul Dumont (1978) "Cahiers du Monde Russe et Soviétique" c.19, Sayı: 1-2, s.143-174
  3. Veli Umut Arslan (2012) "100. yıl anısına bu tarih bizim: Mustafa Suphi TKPsi Sürekli Devrimcidir"
  4. Vartan İhmalyan (1989) "Bir Yaşam Öyküsü" s.245-252
  5. Mehmet İnanç Turan (2018) "Mustafa Suphi’nin Partisi’nde Sosyalizm ve Enternasyonalizm"