Zeki Baştımar

Okune sitesinden
Okune (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 11.52, 3 Ocak 2021 tarihli sürüm (→‎Hayatı)
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla
Zeki Baştımar

Zeki Baştımar (1905 - 1974) Sürmene doğumlu yazar ve siyasetçidir.

Menderes iktidarı döneminde siyasi mahkum olarak yıllarca hapis yatmış, sonrasında uzun süreden beri "Yakup Demir" kod adıyla militanı ve merkez komite üyesi olduğu gizli Türkiye Komünist Partisi'nin liderliğine yükselmiş, 14 yıl boyunca bu görevi sürdürmüştür.

Hayatı

1905 yılında Sürmene yakınlarındaki Baştımar köyünde doğdu. 6 yaşında önce babasını, ardından annesini kaybetti.

1915 yılı başlarında Trabzon ve çevresine yönelik ağır Rus bombardımanı sonrası yaşanan büyük yıkımın ardından, amcalarıyla birlikte memleketini terk ederek önce Samsun'a, oradan da İstanbul'a göç etti. O yıllarda işportacılık, çıraklık ve tezgahtarlık gibi işlerde çalıştı.

1919 yılında Trabzon'a geri döndü ve bir okulda hademe olarak işe girdi. Ertesi yıl bir kaza mahkemesinde katip olarak çalışmaya başladığında henüz daha 15 yaşındaydı.

1922 sonbaharında, giriş sınavlarını kazandığı Trabzon Muallim Mektebi'ne girdi. O yıllarda dergilere ve gazetelere gönderdiği şiirlerinin dikkat çekmesi, dönemin entelektüel çevreleriyle irtibat kurmasını sağladı. Bu sayede, ilerleyen senelerde ilk kez sosyalist fikirlerle tanışarak 1925 yılında gizli Türkiye Komünist Partisi'ne üye oldu. Ertesi yıl partinin Trabzon teşkilatı tarafından, üniversite eğitimi alması için Batum üzerinden Moskova'ya gönderildi. Eğitimini tamamladıktan sonra 1929'da İstanbul'a geçen Baştımar, Nazım Hikmet ile birlikte parti içi muhalefete katılarak aktif siyasi faaliyetlerine başladı. 1930'da sahte kimlikle yakalanarak tutuklandı ve sonrasında askere alındı. 1931 yılında askerden döndüğünde parti çalışmalarına kaldığı yerden devam etti. Ertesi yıl gerçekleşen gizli kongrede, partinin Merkez Komite üyeliğine seçildi ve tekrar tutuklandı. 1934 yılında ikinci kez Moskova'ya giderek iki yıl orada kalışının ardından, bu kez örgütlenme çabalarını Ankara'ya taşımak üzere Türkiye'ye geri döndü. Politik yaşamının özellikle bu dönemi; parti içi entrikalara, ayak oyunlarına, çekişmelere ve özellikle İstanbul'daki eski kadronun kendisini dışlama çabalarına karşı yürüttüğü kişisel mücadeleleriyle, daha da fırtınalı bir sürece girdi.

Bu arada Menderes dönemiyle birlikte artan siyasi baskıların 1951 yılında toplu tutuklamalarla sonuçlanmasıyla o da yakalandı ve yargılandı. Hüküm giydiği 10 yıl ağır hapisle, gizli Komünist Parti davasında en büyük cezayı alan isim oldu. 1959 yılında tahliye oluşunu izleyen süreçte, örgütü hızla toparlayarak parti önderliğini eline aldı. [1]

Yurtdışına çıkmadan önce görüştüğü, o dönemde kendisine yakın olan ve TKP üyelikleri henüz ifşa olmamış genç akademisyenlerden Behice Boran, Mehmet Ali Aybar ve Sadun Aren'i, örgütün legal kanadı olacak bir siyasi partinin kuruluşuna teşvik etti. Böylelikle yeni anayasanın da uygun koşullar oluşturmasıyla 1961 yılında bir grup sendikacı kurucu üye gösterilerek Türkiye İşçi Partisi kuruldu ve bir süre zemin yoklandı. Ertesi yıl ülkenin bütün ilerici aydınları legal partinin saflarına davet edilerek, kitleselleşme çalışmaları başlatıldı ve Mehmet Ali Aybar resmen partinin başına geçirildi. [2][3][4]

Kendisinin ise örgütsel konumu tamamen açığa çıkmış ve mimlenmiş olduğu için Türkiye'de artık faaliyet yürütme imkanı kalmamıştı. Hiç zaman yitirmeden ülkeyi terk etmiş, Bulgaristan üzerinden Doğu Almanya'ya geçmişti. Ülke içinde genç isimlere emanet ettiği örgüt çizgisindeki TİP girişimi yeni bir legal siyaset deneyine soyunurken, o da dışarıda örgütün yurtdışı yapılanmasını "Dış Büro" adıyla yeni baştan organize etti.

Partisinin fiili liderliğini, beyin felciyle başlayan sağlık sorunlarının 1973 yılında iyice ağırlaşmasına dek Doğu Avrupa'dan yürüttü. Ölümünden kısa bir süre önce, biri uzun süredir yerini almak için faaliyet yürüten İ.Bilen isimli parti yöneticisi olmak üzere, Dış Büro komitesinin iki üyesinin imzasıyla görevinden alındı. Darbe olarak tanımladığı bu kararı tanımadığını, gerekçeleriyle birlikte uzun ve detaylı bir reddiye ile kayda geçirdi.

Kısa süre sonra gerçekleşen vefatının uzun süre örgütten gizlendiğine dair iddialar nedeniyle, kimi çevrelerce şüpheli görülen ölüm tarihi, resmi kayıtlara 18 Kasım 1974 olarak geçti. Mezarı, Almanya'da Leipzig şehrindedir.[5]

Eserleri

İngilizce, Fransızca ve Rusça bilen Baştımar, çeşitli dergilerde yayınlanmış politik makalelerinin dışında, önemli Rus klasiklerinden Çehov'un "Sayfiyede", "Maske" ve "Düello", Puşkin'in "Erzurum Yolculuğu" ile Tolstoy'un "Hacı Murat" eserlerini Türkçeye çevirmiştir. Ayrıca yine Tolstoy'un "Savaş ve Barış" isimli ünlü başyapıtını Nazım Hikmet'le birlikte Türkçeye kazandıran isimdir.

Kaynakça