Kalandar
Kalandar, asıl olarak bir güneş yılının sona erişi ve yenisinin başlangıcıdır. Karadeniz'in güneydoğu sahilleri ile art alanında ve ayrıca o coğrafyaya komşu kültürlerde bu geçişin kutlanmasına yönelik eğlenceleri, ritüelleri de ifade eden bir terimdir.
İsim
Latince'de ayın ilk günü anlamına gelen [KALANDAE] terimi ile kökteştir. Ancak bu terimin Roma literatüründe aynı anlamdaki erken kullanımına dair yazılı bir kayda ulaşılamamıştır. Dolayısıyla takvim alışverişi gibi, onunla bağlantılı terminoloji alışverişinin yönü de henüz kesinleşmemiştir. Daha güneyde, komşu Zaza ve Ermeni kültürlerinde de aynı terim Kağant > Gağand > Gağan formlarıyla ve benzeri ritüellerle kullanılır.
Tarih
Kalandar kavramı, özellikle Trabzon ve çevresindeki karşılığı üzerinden iki ayrı tarihsel boyutta ele alınabilir.
İlki, bu kavramın takvim boyutudur. 13 Ocak günü sona eren ve 14 Ocak'ta yenisi başlayan takvim yılının aslı, ilk kez Roma döneminde Güneş döngüsünü esas alarak oluşturulmuş olan Jülyen takvimine dayanır. Bu takvim, imparator Jül Sezar'ın Mısır, Anadolu ve Karadeniz'e yönelik bir dizi askerî seferinden Roma'ya dönüşünden hemen sonra M.Ö.45 yılında hayata geçirilmiştir. [1] Güneş esaslı bu takvim fikrinin Mısır'dan mı yoksa Anadolu'dan mı alındığına dair net bir bilgi henüz ortaya çıkarılamamıştır. Jülyen takvimi, farklı dönemlerde yılının ilk günü ileriye veya geriye kaydırılmış olsa da tüm Roma topraklarında asırlar boyunca geçerli olmuştur. Doğu Karadeniz çevresinde ise Roma standardında kullanımı M.S.1. yüzyıldan itibaren başlamıştır.
Kalandar'ın diğer boyutu ise mitolojik kökleridir. Trabzon ve komşu bölgelerdeki geleneksel eğlencelerde izleri görülen eski ritüellerin kökleri Jülyen takviminden çok daha eskilere dayanır. Daha eski çağlarda, aynı zamanda yeni yılın başı da sayılan Bahar başlangıcında, genellikle de 21 Mart tarihine denk gelen günde gerçekleştirilen bu ritüeller, kıştan bahara geçişin coşkusunu yansıtırdı. Bu ritüellerle kutlanan, sadece yeni bir mevsimin, yeni bir yılın değil, aynı zamanda Kafkasya ve Karadeniz çevresinin kadim güneş tanrısı Hora'nın üstünlüğünü tekrar göstereceği, doğanın kontrolünü tekrar eline alacağı yeni bir döngünün de başlangıcıydı. Hora'nın bu üstünlüğü ile doğa bereketlenecek, aydınlık ve güzelliklerle dolu günler başlayacaktı. Ancak, aylar geçtikçe bu gücünü yitirip nihayetinde istirahate çekilecek olması, dolayısıyla da onun boşluğunda tekrar kötü ruhların hakimiyetinin başlayıp karanlık, soğuk günlerin tekrar geri gelecek olması da kaçınılmazdı. Bu nedenle, kötülüğü temsil eden varlıkların hakimiyet döneminin o son gecesinde, onları oyalayacak ufak tefek hediyelerini ve haraçlarını vererek bir an önce defedip uzaklaştırmak, geldikleri yere geri göndermek gerekirdi ki mümkün olduğu kadar geç dönsünler. Sonrasında da ertesi sabah kendilerine yepyeni bir yıllık döngünün başlangıcı ile merhaba diyecek olan tanrı Hora'yı yüceltmek için, onun doğuşunu, batışını, ışımasını sembolize eden figürlerle halka halinde dans etmek, onun sıcaklığını ve aydınlığını içinde barındıran büyük ateşlerle onu karşılamak gerekirdi. Zira tüm yaşam kaynaklarını ve her şeyini onun varlığına, onun üstünlüğüne borçlu olan insan nesli, bu kaçınılmaz diyalektik döngüde hangi taraftan yana olduğunu bir şekilde göstermeliydi. [2]
Trabzon yakınlarındaki Livera köyünde, bu ritüellerin otantik haline en yakın örnekleri, her yıl Kalandar gecesinde sergilenmektedir.